“Hiçbir ayna, tekrar demir olmadı. Hiçbir ekmek dönüp de yeniden buğday olmadı. Hiçbir üzüm tekrar koruk hâline dönmedi.
Piş ve olgunlaş, yani iyice yan ki, bozulmaktan kurtul!”

28 Şubat 2011 Pazartesi

mesneviden..

mesneviden bu gece ki payım.....

sen nice zamandan beri can çekişmekte,
bela ve ızdırap görmektesin.
fakat hala perde ardındasın.hala hakikati sezemiyorsun.
anlamıyorsun ki bizim için esas gaye,
bizim için asıl olan şey,yaşamak değil ölmektir.
SEN İSE BİR TÜRLÜ ÖLEMEDİN.
ölmedikçe can çekişmen bitmez.
ölmeden evvel ölmediğin için can çekişmen uzadı.
uzayıp gitti.
ey tıraz mumu sabahleyin sön,eri,yok ol!
bizim yıldızlarımız gizlenmedikçe,bil ki
dünyanın güneşi gizlidir...

27 Şubat 2011 Pazar

dön dolaş BEN!!...


'yolda giderken esmayı bulmaya çalışmak
eğlenceli bir oyun gibi'!!!
ben oynamaya başladım bu oyunu bu aralar,ama hiç de eğlenceli bir oyun değilmiş.nedense bulduklarımı hiç sevemedim...eee ne ekersen onu biçersin,ne bıraktımsa geride, dönüp topladıklarım onlar.....
bu yüzden de hayat üstüme üstüme geliyor bu aralar.
ablamın kulakları çınlasın'bu güzel elhamdulillah pınar derdi,
temizlenmek istiyorlar demek ki'...
temizliği severim,ama insanın kendini temizlemeye çalışması zor.reçeteler acı verici,can sıkıcı!!,nefis koca dağ.
çokkk eskiden bir pınar vardı öldüğünü sanmıştım ama yanılmışım,epey oldu tekrar ortaya çıktı,mezardan çıkmış zombi edasıyla,giriverdi hayatımın içine yeniden..birlikte yaşamışdık uzun yıllar,o zamanlar da sevmezdim ama yine de mecbur der kabul ederdim düşü kalka yaşar giderdik....
sonra birşeyler oldu,değişti,yapamadık beraber gitti.....
şimdi yeniden çıktı karşıma hiç değişmemiş belki daha güçlenmiş ama hiiiççç değişmemiş.çok mücadele ettim sokmamak için hayatıma yada mücadele ettiğimi sanıyorum!en zayıf anımda yeniden girdi hayatıma ele geçirdi beni,hayatımı,herseyimi..göndermek için çabalıyorum arsız bir misafir gibi gitmiyor daha da yerleşiyor.daha da kötüsü alışıyorum yeniden ona sanki..
korkum sevmek onu yeniden,seveyim diye çabalıyor da işin kötüsü..

22 Şubat 2011 Salı

BAŞLIKSIZ....


nefes almak,ısınmak istiyorum....
ankara soğuk,ankara ayaz,
ankara taşkent,ankara ruhsuz...
ankaranın geceleri karanlık,geceleri ıssız...


gecesi güzel şehirlere gitmek istiyorum,
geceleri ışıl ışıl gündüz olan şehirlere...
geceleri yaşayan,gecenin yaşandığı,
gece yaşadığım şehirlere...
özledim.....
hasretinden karalar bağlayan şehri de,
sevincinden yeşiller örten şehri de....
siyahın sardığı,kapsadığı,örttüğü,
benliğini alıp sana kendini verdiği,
yeşilin huzur verdiği,içini doldurduğu,
umutla hüznün aynı anda yaşandığı;
havası tertemiz,kokusu mis,
sıcağı sıcacık şehirleri özlüyorum...
sıcacık mermerleri,kırmızı halıları olan ....
ama ençok da yeşil halıları özlüyorum.....
ben gidemesem de ruhumu göndermeliyim,
o bir nefes alıp gelmeli oralardan bana,
ama öyle ağırım,içim öyle dolu ki
yer bulup çıkamıyor zavallı içimden..
benle beraber mahkum ankaraya...
ankarayı sevmiyorum,
denizi olan olan şehri seviyorum,
sultantepesi olan
sultanların yaşadığı,sultanımın yaşadığı şehri seviyorum..
ben içinde nefes aldığım şehirleri seviyorum..
cumartesileri seviyorum,
bazı bazı çarşamba gecelerini
o zamanlar ankarayıda seviyorum!!!...
her cumartesi vazgeçilmezim oluyor ankara,
gidemem diyorum,bırakamam,ayrılamam...
pazardan sonraysa;
bu şehri sevmiyorum!
sevgim de bağlılığım da anlık şehre,
şehre!!mi??
ama yine de,ankara soğuk,ankara ıssız,
ankara taşkent..
suçlu ankara mı,
yoksa çok sevdiğim,hasret çektiğim
içinde yaşamak istediğim
ama hep geri döndürüldüğüm şehirler mi??
yoksa BENmiyim suçlu??
yoksa benmi mahkum ettim kendimi
soğuna,ayazına,ruhsuzluğuna ankaranın...
.................................
şehirler güzel,cebrail(as) güzel,
mikail(as)güzel,melekler güzel....
ben??

18 Şubat 2011 Cuma

işte hayat..

dedemi kaybetmek üzereyim,geride yanlızlığa mahküm kalacak bir eş ve parçalanıp bölünmüş evlatlar bırakacak olan dedemi,doğru düzgün hiçbir anımın olmadığı,nadiren görüştüğüm dedemi.üzülüyorum yinede annemin babası olduğu için,ne kadar büyüse de annemin de hala babaya ihtiyacı olduğunu gördüğüm için üzülüyorum,ençok da adanmış bir ömür yaşayamadığı,bir dolu şeyi kaçırdığı için..daha çok da kendime üzülüyorum,
bilip de yapmadığım için....
yanıbaşımızda kardeş deyip bağrımıza bastığımız çift boşanıyor,hem de yok pahasına,biz olmayı beceremedikleri için,yanyana duramadıkları için,en çokda ben böyleyimden vazgeçmedikleri için....
babanem bir yerlerde ilgi bekliyor,
halam rahatsız hastanede yatıyor
biz onunla görüşmüyoruz artık,
amcam evleneli benimle konuşmuyor..
ama ben amcamı da özlüyorum,halamı da....
teyzelerimle arası bozuldu annemin,şimdi dedemin başında nöbetleşe kalıyorlar,karşılaşmamaya itina ederek,ama ben teyzelerimi de özlüyorum....
dün akşam karşımdaki boşanmak üzere olan çifte hep sevmekten bahsettim,benliği bırakıp sevmekten,fedakarlıktan Allah(cc)için aldanmaktan..şimdi bakıyorum da benim hayatımla ne zıtmış söylediğim sözler...herşeyi olduğu gibi bıraktım bende hep,çabalamadan,fedakarlık yapmadan...onlar boşanıyor,bense ailemin bir kısmıyla çoktan ayrıldım...
birleşmekten korkuyoruz dedi ikisi de,
ya yine aynı şeyleri yaşarsak!!
bu cümle karşısında kestiğim ahkamları yazamam,
utanıyorum kendimden..
hayatınızda istemediğiniz insanlardan kurtulmaya çabalamak,beğenmediklerinizle görüşmemek;benliğinizin krallığını oluşturmaktır demişti ablam....
tekrar deneyin dedim
ortak hayatlarını bitirmek üzere olan çifte,
öncesine sünger çekin,yeniden başlayın...
istemediler....yorulduk dediler...
akşam şaşırmıştım şimdi anlıyorum ne demek istediklerini;
ailemin bir kısmı çıkarken hayatımdan
tuhaf bir rahatlık hissetmiştim,
onlarla olan ilişkim yoruyordu beni çünkü..yorulmuştum...
onlar gittiler ben kalın demedim,şimdi gelin de demiyorum,gitmek de istemiyorum.sorarsanız bi dolu haklı sebebim var yada vardı düne kadar,esra ve ibrahimle ayrı ayrı konuşana kadar,yaşadıkları olaylar aynı, baktıkları pencereler ayrı ama en tuhafı da ikisi de haklı.......
tüm bunları anlamış gözükmeme rağmen
ne amcamı aramaya dair bir istek duyuyorum,ne halama gitmek ne de teyzelerime yaklaşmak.....
herşey olduğu gibi kalsın ben çoook yoruldum!!!!!
hayat daire demişti ablam;
kendi etrafımda dönüyorum ben ama,
bazen hızlı bazen yavaş,yarıçap uzun merkez uzak...
hayat bazen umut bazen hüzün
ençok da hüzün......ençok da hüzün......

17 Şubat 2011 Perşembe

hayatın içinden...

bizim küçük yiğenin(nam-ı diğer yunus emre)
kur'an töreni vardı dün elhamdülillah.
abisinin hatim yaptığı ve cümbür cemaat
hatta abartılı(komşular sünnet yaptığımızı sanmışlardı)
kutladığımız gün sanki dün gibi.(her anını haketti ama
hatta fazlasını,yaşıtları başka havalardayken
kabe özlemiyle,kabeli anahtarlıkla uyurdu,
medineye hasret çekerdi,umreye giderken ne olur
beni de götürün diyişini unutamam,
hala da öyle,8 yaşının savrukluğuyla sallansa da
içi hasret dolu elh.yunusumuz da abisi gibi,
8-9 aylıktı umreye gittiğinde,ama konuşmaya
başladıktan sonra nerde kabe görse ben oyaya dittim derdi)
ikisinin sevgisi de kocaman kalbimde...
küçücük yaşlarında EHLİ KUR'AN oldular elhamdülillah,
annelerinden Rabbim razı olsun,onun çabaları..
yavrular şimdi farkında değiller ama
(annelerin kıymeti neden bilinmez ki).....
ikisi de yaşayan KUR'AN olurlar inşaallah,
cümle MUHAMMED(sav)ümmetinin evlatlarıyla beraber....
ufaklık henüz hatim etmediği,sadece kur'an'a geçtiği için
çok abartmadık bu sefer;),kreşteki sınıfı,öğretmenleri,
ananesi,babanesi,ben(yani yenge),abisi arasında kutladık.
(tamam biraz abarttık,salonu sünnetten kalma süslerle
süsledik,tavanı boydan boya balonla kaplamışlar akşamdan,
2 tane pasta vardı;meyveli,çikolatalı_bizim ki ikisini de
istemiş_ ve bir sürü ikram ve en abartılısı da bunlara
abartılı tepkiler veren abartılı çocuk sesleriydi,
belki de abartılı detayların arasındaki en güzeli...)
bir sürü güzel şarkı söylediler bize minik yürekler,
bazılarının sözlerini burda gördüm...
en çok sevdiğimi de aşağıya yazdım.
bugün birkez daha yeniden çocuk olmak istedim,
çocuk olup yeniden böyle büyümek...
(hayır düşmemeliyim yine,
bana kararlanan tam bana göre olan)

Nur yüzlüm Gül kokulum canım Efendim
Sensiz hayat ne zor, sensiz hayat ne çekilmez
Seni çok seviyoruz Efendim
Seni bir ben değil bütün kainat seviyor Efendim
Gül yüzlü rüyalarım sensiz çok sessiz,
günlerim sensiz çok sıkıcı
Özledik seni Nur Yüzlüm Özledik Seni gül kokulum
Bugün Senin o güzel adın anılıyor
Biliyormusun Efendim ne zaman canlı bir gül görsem
hep Sen gelirsin aklıma
Senin o gül kokulu terin gelir aklıma
O güllere bakınca gözlerim nemlenir
Akar toprağa gözyaşlarım
Korkuyorum gül kokulum, korkuyorum
sana iyi bir ümmet olamamaktan korkuyorum
Efendim ne olur gel, gel rüyama gir
Benimle konuş, benimle muhabbet et
Senin o güzel, o tatlı sesini ben de duyayım
Senin o nur yüzünü bende göreyim
Efendim , Sen Muhammed'sin,
sen Mustafa'ların en hası Mahmut'ların
en kıymetlisisin
Sen en önemlisi bizim Peygamberimizsin
Ne olur bize darılma Efendim
Seni seviyoruz Efendim
Sana yazdığım duygularımı
bu mektupta açıklamaya çalıştım
Kabul eder misin ya Rasulallah !
çocuklardan dinlerken daha bi güzel,daha bi anlamlıydı...

çocuklar aynadır demişti ablam,salt nefistir.insan kendini saklar nefsinin istediklerini bastırır,dışarı nasıl gözükmek istiyorsa öyle gözükür demişti.oysa çocuklar tam tersi neyseler onu yansıtıyorlar.bazen içimdekinin kelimelere dökülüşünü bilmiş ufaklıklardan dinliyorum hayretler içinde.....
bir de hemen hepsi kişisel gelişim uzmanı sanki.kime nasıl davranacaklarını,kime neyi yaptıracaklarını öyle güzel biliyorlar ki kullanıldığımı hissediyorum çoğu zaman yanlarındayken ama tepe tepe kullanılmak da istiyorum...ALLAH için aldanmak güzeldir der ablam,ben bunun anlamını yiğenlerin yanında en iyi anladım(yani inş. anlamışımdır)
birini sevindirmek için aldanmak,aldanmış gözükmek...
dün güzeldi herşey elhamdülillah,herşeyi sonuna kadar hakediyor,erkenden başladığı için kur'an yolculuğuna.ama bizim ufaklığın halleri de görülmeye değerdi doğrusu,gün onun günü olunca içindeki canavarda çıktı
bazı bazı dışarı,tatlı tatlı..
evlerine gitttiğimde balonlarla süsledikleri salonu daha bir şenlendirdim,perdeye kapıya varıncaya kadar süsledim sonra çağırdım yunusu gözlerindeki şaşkınlık pırıltısını görmek için...
geldi beyimiz baktı şöyle bir ve ''biz zaten süslemiştik'
zavallı annesi'oğlum,biz sadece balon astık,
bak yengen neler yapmış'
'oğluumm'!!(çoktaan odasına geri döndü)
nimet bolluğu,şükürsüzlük,yokluk,farkındalık.
normalde yaptıklarımın bir tanesiyle sevinçten peşimde dolanırdı,nimet şımarığı mı oldu ne??
(ya ben,yılmadım daha bi süsledim,_dış kapının dışını_tekrar söyledim beyimize,gel de bak,diye;'hıı güzel olmuş'bu kadar. 5 yaşında ki çocuğun sevgisiyle şımarmak için amuda kalkıp süsleyecektim salonu nerdeyse,ben pervane oldukça o hissizleşti sanki.)
annesiyle günler öncesinde başlamış pazarlığı,arkadaşlarım gelince bizde kalsın diye(hatta 5 gün!)geldiler,yediler,içtiler,biraz oynadılar veee
kulağıma sessizce'yenge ne zaman gidecekler,senin aldığınn(burası işin damar kısmı)oyun hamurlarıyla oynamak istiyorum'
'ayıp oğlum,senin için geldiler ama'
'sıkıldımm'
'biraz daha sabır'!!!(çocuğa böyle dedim yaa)
beyimiz pervanelerden sıkılmıştı,ilgi odağıydı,üzerinde padişah kıyafeti vardı,çookk tatlıydı(o da bunu biliyor),arkadaşları şapkasını bir kere takabilmek için sıraya girdiler...bir sürü hediyesi oldu,dünya kısa bir süre için de olsa etrafında döndü,abisi arkadaşları gidince oynatmak istedi oyuncaklarıyla(normalde bağıra çağra ağlar,abim benle oynamıyo diye)
beyimiz tüm hepsinden sıkıldı,abisiyle oynamak yerine yanlız oynamak istedi,herşey tersten yaşandı,abisi üzüldü bu sefer benimle oynamıyoo diye.bir ara beni istedi yanına 'yengee gel'(gelebileymisin derdi normalde)
'ben bilgisayay oynayken beni seyyet'!!!!!!
arkadaşları giderken mutluydu,padişah kıyafetini her fırsatta çıkarmak istedi,şapkasını hem takmak istemedi hem arkadaşlarının takmasını istemedi,meyveli pasta diye tutturmuştu ama çikolatalıdan da vazgeçememişti,sonuç ikisinden de alındı,gülen yüzlü meyveli pasta şiddetle istendi,tadına bile bakılmadı...
hediyeler kısmı daha bir garipti;
normalde küçük hediyelerle mutlu olan çocuğun
hepsi birbirinden güzel çeşit çeşit hediyeler karşısındaki sevinci anın ötesine geçmedi,hatta hediyelerden birini ben bunu beğenmedim diye geri verdi arkadaşına,ki asla böyle yapacak bi çocuk değildir,hediyelerin tümü yerlerdeydi sonrasında...
(hediyeler verilirken baktım araya kaynayacak benim ki de vermedim sakin bir zamanı bekledim,ilk fırsatta da küçük!!bir seramoniyle verdim hediyemi,tam sevinçle sarılırken yiğenimle birbirimize
babanesi yanımıza geldi,oğlumun hediyesini veremedim bende diye,çıkardı altın taktııı,benim hediye yine yalan oldu yani,altın!_oyun hamuru(kalıplısındandı ama:).benimkiler ne acaba şımarıklık mı,kıskançlık mı,ilgi odağı olmak istemek mi,neyse ne gözleme devam,ne olduğumu gösterirler bana nasılsa)
15 tatilde yusufla(büyük yiğen) beraber 5 gün geçirdik..
hem çok güzeldi,hem zor ama en çokda düşündürücü...
başını kuma gömdüğün yerlerde gerçeklerin küçük bilmişler tarafından yüzüne vurulması,korkutucu....
bilgisayar oynarken 'ne çok zaman harcadık dimi'
ev temizlerken'her yer zaten temiz'(bazen gerçekten lüzumsuzken abartılı temizlikler yapıyorum)
'dayıı sen niye gitmedin markete de yengemi yolladın!!'_pazar günü sabah markete gitmiştim,market anılarımı anlatırken birara hep beyler vardı markette demişim._
'sen hiç olmazsa çay içiyosun,ama yengem akşama kadar hiç oturamıyor'_bu da samiye bir akşam eve gelip 'ohh ne güzel evdesiniz tüm gün'(yan gelip yatıyosunuzun kibarcası)demiştide canım yiğenim lafı yapıştırdı.
konuştuklarımız arasında hep söyleyecek bir şeyi var hem de
en çarpıcı,en damardan yerlerden.....
onlarla beraberken anneliğin zorluğunu,tüm çabalarının
nasıl kıymetsiz olduğunu da birkez daha görüyorum...
annelikten başka her sıfat lüks çocuk için....
pasta yaptık beraber mesela,(uydurma,paldır küldür,gerçekten basit bir pasta)o kadar çok sevindi ki,bir dolu bişey söyledi,bir ara annesine kızdı,zavallı görümcem gerçekten çabalayan,çırpınan bir anne,
ben annen daha güzelini yapar benimkisi çok basit deyince,'o daha söz verdiği tiramisuyu!! yapmadı dedi'yaaa!!(benim annem de çabalardı,evimizde hep güzel yemekler olurdu,hatta burun kıvırırdık,lisedeyken komşumuzn kızıyla çok samimiydik,bir akşam yemeği beraber yiyelim dedi annem pide yaptı,yaa onun annesi evde pide bile yapıyor,akşam masaya oturduk beraber hepsi ve babaları iltifat yağmurunda pideler geldi önümüze;ekmek dilimlerinin üzerine kıymalı harç sürülüp fırına verilmiş,pide dedikleri buymuş :\zavallı annem kahvaltıya yapardı bunu bize bir kere bile pide demedik ve hiç iltifat etmedik,basit bişeydi çünkü!herkes yapardı;nimet boluğuyla büyümek,ebrularınkimi iyiydi bizimkimi;şimdi ebrunun annesinin yaptığı doğruymuş diyorum benim annem harcandı aramızda,tıpkı görümcem gibi;evde ekler,pastaneden alınmış gibi pastalar yaptığı için tiramusuyu geciktirince gözden düştü...)
birde ablamın hep dediği pasta teorisini birkez de biz ispatladık.beraber yaptığımız pastayı dolaba kaldırırken çikolataları gördü yusuf ve istedi
bende çikolata yerse akşama pasta yiyemeyeceğine dair türlü çeşit açıklama yaptım,onca konuşmanın,telkinin ardından,
'ben zaten pasta yemiycem,çikolata istiyorum'
akşam pasta ortaya geldiğinde
'yengee bana büyük dilim koyarmısın!'
hani yemiyecektin??
insan da böyle demişti ablam,cennet akşam yenecek pasta gibi,dünya da çikolata...pastaya ulaşmaya daha var olduğu için,vazgeçilebiliyor,çikolatalar yenmeye başlıyor...
pasta ortaya gelince de en büyük,en güzel dilim isteniyor....
amelsiz cennet talebi gibi,yada cehennemliklerin geri döndür daha güzelini yapalım dedikleri gibi....
'yenge lütfeenn,yarın hiç çikolatada pasta da yemiyeceğim'....
yarın;
'yengee kendimi iyi hissetmiyorum,bi çikolata mı yesem acaba'
'hani yemiyecektin!!'
?????
kıvranmalar,küçük emrah bakışıyla çikolatalara bakmalar,
teste kafasını verememeler...tek düşüncesi çikolata ve pasta oldu bir ara ve inanırmısınız yiyince rahatladı.
çünkü akşam yarın yemem derken,yememeye değil,anı kurtarmaya niyetliydi....
..........
off ne çok yazmışım...yazmak açıyor insanı,deşiyor,hatırlatıyor..
farkında olmayı nasip eder RABBİM hepimize inş.
'Hayatım İbret Aynası'kitabını okumadım daha,ama bu aralar o kitaba dair iştiyakım arttı..hayata anlamlı gözlerle bakmak,hayatı okumak lazım...
hayatın içinde ki her şey bizim için...

15 Şubat 2011 Salı

kördüğüm gibi...

Hz.Aişe(ra), peygamberimizle(sav) yeni evlenmişti.
Eşinin kendisini sevip sevmedigini merak etmekteydi,
ya da kendisini ne kadar ve nasil sevdigini…
Hz.Aişe(ra) bu düşüncesini
Peygamber Efendimizle(sav) konusmadan edemedi.
“Ey Allah’ın Resulü,beni seviyor musun?”
“evet,Ya Aişe tabi ki seviyorum!”.
Aişe(ra) dahasini da merak ediyordu,
acaba nasil seviyordu?Hemen sordu.
“beni nasil seviyorsun?”
Peygamberimiz(sav) sevgi şeklini tanimladi eşine;
“kördüğüm gibi.”
bu cevap Hz. Aişe(ra)’yi cok sevindirdi,
çünkü kördügüm acilamazdi.
Açilmayan, bitmeyen sırlı bir sevgi demekti.
Alacagi cevap onu çok mutlu ettigi için,
Hz. Aişe(ra) sık sık sorardi:
“Ey Allah’in Resulü, kördüğüm ne alemde?”
“ilk günkü gibi…”

(Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âlihi
ve eshâbihî ve evlâdihî ve ezvâcihî ve zürriyyetihî
ve ehl-i beytihî ve eshârihî ve ensârihî ve eşyâihî
ve muhibbihî ve ümmetihî ve aleynâ maahüm ecmaîne
yâ erhamerrâhimîn.)

kördüğüm gibi sevmek,kördüğümlerle bağlanmak....
istiyorum bende bağlanmak sana kördüğümlerle,
ama benimkisi pamuk ipliği,
çözmeye çalışmaya bile gerek yok.
biraz çekilince kopuyor hemen..
''Sevenin ruhu sevilene meyilli yaratılmış olup
kendisini ona yakın hisseder. Sevilen bu yakınlığı
duymuyorsa eğer, arada sevgiyi perdeleyen maddî yahut
manevî engeller var demektir. Engeller sevenin yüreğine,
sevginin ikizi olan acı biçiminde yansır.
Sevilenin bu sevgiye karşılık vermesi;
ancak engellerin ortadan kalkmasıyla mümkündür
ve o vakit, acı da birden bire sevgiye dönüşür.
Diğer bir ifade ile sevgi eşit bölününce,
acı alır başını gider. Kalpler karşılıklı aynı sevgi
ile dolunca dert hafifler, sevinç çoğalır.
Kulların rızkını paylaştıran Allah,
sevgiyi de onlar arasında eşit paylaştırmıştır; çünki.
Seven iki kişiden birinin başına gelen,
hastalık veya esenlik, diğerinin de başına gelmeyince
aradaki gerçek sevgi anlaşılamaz,
acı kendini gösterir.
Hani eski bir şairin dediği gibi:
"Rabbim! Şayet aramızdaki sevgiyi bölüştürmeyeceksen,
bari onun yokluğuna da yanabilecek
katı bir yürek nasip et bana."
Eğer sevgili hasta iken hasta olmuyorsak
gerçek sevgiyi ve sevinci tadamayız.
Sevgilinin hastalığına ziyarete gidince
hastalanan âşık, elbette sevgilisi ziyaretine
gelince onu görür görmez iyileşecektir.''
i.pala

..................................
.....................................
........................................

14 Şubat 2011 Pazartesi

Merhaba ey âl-i sultan merhaba

Ol Rebiul evvel ayı nicesi
On ikinci gice isneyn gecesi
Ol gice kim doğdu ol hayrûl beşer
Anesi anda neler gördü neler
Dedi gördüm ol Habibin ânesi
Bir acep nur kim güneş pervanesi
Berk urup çıktı evimden nagehan
Göklere dek nur ile doldu cihan
................................
İndiler gökten melekler saf ü saf
Kabe gibi kıldılar evim tavaf
Hem hava üzre döşendi bir döşek
Adı Sündüs, döşeyen anı melek
...............................
Bu gelen ilm-i ledün sultanıdır
Bu gelen tehvid-i irfan kânıdır
Bu gelen aşkina devreyler felek
Yüzüne müştakdürür ins ü melek
Bu gice ol gicedir kim, ol şerif
Nur ile alemleri eyler latif
Bu gice şâdân olur erbâb- dil
Bu giceye can verir eshab-ı dil
Rahmeten lil´alemindir mustafa
Hem şefiu´l-muznibindir mustafa
...............................
Doğdu ol saatte ol sultan-ı din
Nura gark oldu semavat ü zemin
Sallü aleyhi sellimü teslima
Hatta tenali cennetten ve naima
Essalatü vesselamü aleyke Ya Resulallah
Esselatü vesselamü aleyke Ya Habiballah
Essalatü vesselamü aleyke
Ya Seyyidel-evveline velâhirin.
...............................
(mevlüdün tamamına burdan ulaşabilirsiniz.)
şebnem dergisinin bu ay ki sayısı,neredeyse tamamiyle
EFENDİMİZ'(SAV)e ayrılmış,ALLAH(CC)yazanlardan razı olsun inş.
onlar güzelce yazmış,bize de okumak düşer;
özelliklede aşağıdaki makaleleri,
En Sevdiğimize Ne Kadar Benziyoruz?
Sevgimiz, Kutlu Doğumlarla Sınırlı
Seninle Birlikteyiz, Ya Rasulallah
Nebevî Bir Gün
Peygamberimizin İbâdetleri
anlayacağınız hepsi okunmaya değer,
ama okumak yetmez,hayata dahil etmek nasip olur inş.

BEN YAŞADIĞIM SÜRECE KUR'AN'IN KÖLESİYİM
BEN Hz.MUHAMMED(sav)'İN AYAĞININ
BASTIĞI YOLUN TOZUYUM...
diyebilsek keşke Mevlana gibi gönülden....

küçük bir yürek PEYGAMBERİMİZ(sav)çok sevsin
diye dua etti bana az önce;bende cümle
MUHAMMED(sav)ümmetine iletiyorum bu duayı;
sevilelim,sevilmeye değer olalım,çook sevelim inş.
kandilimiz mübarek olsun...

13 Şubat 2011 Pazar

mesneviden.....

Mevlânâ hazretlerinin sağlığında kasabın biri,
bir öküzü kesmek için satın aldı. Öküzün ayaklarını bağlayıp
yatırmak istediğinde, öküz, ipleri koparıp kaçtı.
Kasap arkasından yakalamak için koştuysa da yetişemedi.
Öküz, Mevlânâ'nın babasının mezarı yakınlarına geldi.
O esnâda mezarın başında Mevlânâ Kur'ân-ı kerîm okuyordu.
Hâl lisânıyla ona;
"Beni bu kasabın elinden kurtar." dedi.
Mevlânâ, öküzün üzerine elini koyup okşadı;
"Üzülme, cenâb-ı Hak her şeye kâdirdir." buyurdu.
Bu sırada kasap,elinde urgan ve bıçak olduğu hâlde
soluk soluğa çıkageldi.
Mevlânâ gelen kasabdan, öküzün âzâd edilmesini,
hürriyetine kavuşturulmasını istedi.
Kasap da Mevlânâ hazretlerinin hatırı için öküzü âzâd etti.
Kasap gidince Mevlânâ, mübârek elini öküzün üzerine
koyup duâ etti ve o günden sonra
bir daha o öküzü gören olmadı.
Bunun üzerine Mevlânâ; "Bu öküz, kesilip pişirilecek
zamâna gelmiş iken, bizim tarafımıza gelmek sûretiyle,
kesilip parçalanmaktan kurtuldu.
İşte bunun gibi bir insan da, Allahü teâlânın
evliyâsına cân u gönülden teslim olup
emirlerine uygun yaşar, ona talebe olursa,
kıyâmet gününde Cehennem'e götüren meleklerin
elinden kurtulur." buyurdu.
Bildiğin ve defalarca gittiğin yolda bile
Kılavuz olmazsa şaşırırsın
Kendine gel!
Hiç görmediğin o yola yalnız gitme
Sakın yol göstericiden baş çevirme
Ancak şeyhin kanatlarıyla uç da
Şeyhin askerlerinin yardımını gör!
mesneviden bu gece payıma düşenler...
“Ne olur beni de kendine benzet. Beni de sen gibi yak!”
diyebilsek mevlana hazretlerinin şems hazretlerine dediği gibi..
Ey Gönül!
Hz. Şems (ks), Hz. Mevlanâ'ya (ks) ne mi öğretti?
Yanmayı, kül olmayı..
Evet, Şems bir kibrit idi; Mevlanâ ise mum..
İkisi de Aşk ateşine meyilli..
Kibrit çakınca ateşi hem mumu yaktı hem de kendini...

himmet efendim... himmet efendim....himmet

12 Şubat 2011 Cumartesi

dünyaya düştüğüm gün bugün...

12.02.1979 ötelerden çekilip alınıp dünyaya düştüm.
canım acımış olmalı ki her insanoğlu gibi ağlamışım.
sonra sus payı süt vermişler bana da,
dünyaya alışmaya,nimetlerini sömürmeye başlamışım.
geldiğim yerden çok uzaklara gitmişim sonra...
düşünce başladığım ağlamalarım,devam etti sonra,
ilkokul yıllarım gecelerce ağlamakla geçti,
sonra vazgeçmem gerektiğine kendimce karar verip
kuruttum gözyaşlarımı,dik durmayı,kendine hakim olmayı
(kibir mi desem)öğrendim!!!
yılların ardından Rab gözü yaşlı,gönlü yanık bir sevgili lutfetti(vazgeçtiklerinizi sevdiklerinizde görürsünüz demişti ablam)
tahammül edemedim ağlak sevgiliye,pınar olmama rağmen o'nun da göz pınarlarını kuruttum,kurutmak için çabaladım;ağlamak zayıflıkdı çünkü!!
samim özür diliyorum senden bilmem kaçıncı kez yeniden...
ben kurutmak için çabaladım,sen yeşerttin beni,su verdin,
hayatımda güzel ne varsa senle geldi,
içine düştüğüm dünyadan kalkmama yardım ettin,
yada yardım edecekleri tanıttın;
çok klasik olacak belki ama
ben seni tanıdıktan sonra doğdum,
o ana kadar ruhu ölü bir zavallıymışım..
geriye bakınca değiştirmek istemediğim vazgeçemeyeceğim
herşey senden sonra,senle olanlar..
ben senin ağlamana tahammül edemedim ama sen benim
yıllar sonra tekrar yeşeren gözyaşlarıma
gözyaşınla karşılık verdin,elimi tuttun,
omuzuna yasladın ağladım,ağlıyorum..
bazen çıkamadım kendimin içinden ,
ağlamak tek çare hemde çaresizce ağlamak,
kaç kere işini bırakıp geldin,
ben ağlarken yanımda olabilmek için,garip ki
senin gözyaşların akmaya başladığın da
ben sakinleşiyordum...?
bu sabah her ayna farklı güzellikler gösterdi bana,
aynalarda kendime bakarken seni,sevgini gördüm;
yazıya dökülmüş haliyle..
en güzeli de,en büyük duamızdı;
cennette kevser ırmağının kıyısında,
cemalullah'ın nurunda elele olabilmek
( ki iki avuçiçi birbirine kavuştuğunda
arasından tüm günahları damla damla eritir )
ve her baktığımız da birbirimizin taaa gözlerine
ondan başkasını hatırlamamak...
ben olsam beni sevmezdim,
ama sen gönlü güzel sevgili beni bile seviyorsun...
iyi ki sen......ben......
ben daha senin sevgine layık olamıyorum,
ALLAH(SAV)'A,EN SEVGİLİ(SAV)'YE,YOL GÖSTERENLERE
nasıl layık olacağım....

bugün öyle şeyler söyledi ki derste ablam,acaba doğum günüm olduğunu biliyormu diye geçirdim içimden(ne büyük görüyorum kendimi hala!!)...
neyse;hayatındaki herşey tam sana göredir,iyi ki olmuştur,ya da iyi ki olmamıştır.düzeni sağlayan düzenin adaletli sahibi(çocuk özlemi çekerken olmaması hayırdır cümlesiyle tokatlanmak;hatırlamak sonra geçmişi, olmayışına ağlarken,yoklukla gelen lutufların büyüklüğü karşısında gözyaşlarıyla kapanılan secdeler)
düştüysen kirlenirsin,tozlanırsın hemde düşer düşmez.
kirlenmek güzeldir!kirinin farkındaysan eğer.
kirini pasını,iyice çıkarmalısın ki dışa temizlemen kolay olsun,
kazıman hatta....
bakara suresine başladığımızdan beri kirlerim dışa tepiyor,
bazen öyle şeyler yapıyorum ki hala mı diyorum kendimce.
sohbetler,mekke,medine hatta
uhut,bedir;temizlenmiştim hani..
iyice kirlerim meydana çıktı artık,kokusunu bile
duyuyorum nerdeyse tahammül edemeyip
devekuşu misali kuma gömüyorum başımı.
ümitsizlik yok tamam da
ümit mi helakıma sebeb olacak acep,
hep kaytaracak bir yer buluyorum çünkü..
(Rabbim sen koru,beni bana bırakma)
doğumgünü,temizlenmek,tevbe,tekrar başlamak;
ama kendine tahammül ederek,yoksayarak değil.
her yoksaymam kendimi,aslında benliğimin kendine
farklı bir kapı açması olmuş,sonra o kapıya sığınıp
ben böyleyim,bu kadarım demişim
(tevazu ve kibir çok yakındır demişti ayşe)
kaldığım yerden,yada daha gerisinden
tekrar devam etmişim yola
kirlerim yenileri üstüne eklenmiş olarak
benimle birlikte açtığım kapılardan girmişler...
tefsire başlayalı beri hemen her ders 'ben yok'
demiş ablam ama ben hiç vazgeçmedim benden.
yıkmadığım için benliğin kalın duvarlarını,
ruhum yol alamadı,çıkamadı kale duvarlarından...
şimdi ey blog senin vasıtanla haykırıyorum
kötüyüm,kirliyim(yazarken bunları içim nasıl
konuşuyor bilsen,kapı açmaya çalışıyor kendince)
tutacak bir güzel yanım yok,ama bugünden itibaren
başlamaya niyetliyim temizliğe,
hazır ilaçlarım yeni verilmişken...
nefsi tezkiye için yapılacaklar;
1- Namazı huşû ve huzur ile kılmalı,
2- Teheccüde kalkmalı,
3- Zikrullâha devam etmeli,
4- Oruç tutmalı ve az yemeli,
5- Sâlihlerle beraber olmalı.
Rabbim yapmayı nasip eder inş. şöyle bakınca
ne kadar kolay gözüküyor ama
maddelerin içini birde ALLAH'la doldurmak gerekiyor.
RABBİM lutfeder inş.
Bu tertipi veren üstad SAMİ EFENDİ'nin de
doğum günü bugün...
ben düşerken dünyaya O mübarek insan da
gerçek hayatına doğmuş,
asıl kutlanması gereken O'nun ki aslında.
16 temmuz evlendiğim günün tarihi,MUSA EFENDİ'NİNde
şeb'i arus günü...
anlatılan çok şey var,anlayan!!!
gerçek doğum günün yüzakıyla ahirete göçüp,
cemalullah'a kavuştuğun gündür..
şefaatlerine nail olabilmek duasıyla....

songül;bugün yanımda olmak,yanında olmak istemiştik ya,
bir fincan sıcak çikolata seni hediye etti bana,
evin ıssız sessizliğinde;yokken,susarken dostla
anı paylaşabilmek;elhamdülillah...

11 Şubat 2011 Cuma

dostlarım,iyi ki varsınız...


Kocaman bir karışıklığın içine düştüğümde,
doğrulardan da, yanlışlardan da vazgeçtiğimde...
Durduğumda, bir yere gitmediğimde
ya da arkama dönüp bakmadığımda,
son sürat uzaklaştığımda...
Dört yanıma yüksek duvarlar örüp,
ayaklarıma kalın zincirler bağladığımda
ya da duvarlarımı yıkıp boşluğa ağladığımda...
Soracak sorum, aradığım cevap varken,
kımıldayacak gücüm olmadığında...
Öylece kalakaldığımda yani... Öylece... Kalakaldığımda...
Körfezden esen rüzgara yüzümü vermek,
Marmara'yı uçurmak,
billur yapıp savurmak
ve mutlaka serinlemek gibidir bir dostla konuşmak...
Bu ne büyük bir nimettir...
Hani bir gelinize bakar yanınızda olmak için...
Belki konuşmak, belki saatlerce susmak için.
Vardır...
Bilirsiniz...
İki eli kızıl kanda olsa çıkıp gelecektir, eminsinizdir...
Bunu bildiğinizden hayat üstünüze, üstünüze geldiğinde,
kirpi gibi dikenlerini çıkarmak,
kaplumbağa gibi kabuğuna çekilmek
ya da derin su balıkları gibi en derinlerde
bir kaya dibine gizlenmek yerine...
Dosta sığınır insan.
O yüzden " İyi ki varsın.." dendiğinde, dudaklar değil, yürektir konuşan.
can dündar


perşembe akşamını (yani cuma gecesini) bizi misafir ederek tüketen nagehana
ve diğer dostlara itafen.......

10 Şubat 2011 Perşembe

yeniden,galiba,inşaallah.....


bu kaçıncı başlangıcım tekrardan yazmaya bilmiyorum.hep bi heves başlayıp sonra türlü çeşit bahanelerle bıraktım.
şimdi yeniden tekrardan bismillah dedim bakalım nereye kadar?
önce herşeyi silmek istedim,ne yazdıysam şimdiye kadar,kaçmak,silmek,temizlemek hisleriyle doluyumda bu aralar.ama sonra vazgeçtim ne yazdıysam ben yaptım kabullenmeliyim hepsini.
tıpkı hayatım gibi ne yaptıysam yada yapıyorsam hepsi benim,kaçamam ki kendimden,sevmesemde beğenmesemde,bazen nefret de etsem kendimle yaşamaya mecburum...
insan hayatının en yaman çelişkisi herhalde bu!!!
işte böyle ey blog tekrardan yazmaya niyetliyim sana,şimdilik herşeyi olduğu gibi bırakıp sadece çehreni değiştirdim,güzelleştirdim,sıra içinde,format ne olur nasıl olur bilmiyorum.
keşke kendimi düzeltmekte bu kadar kolay olsa..
neden kumsaati,hemde kırılmış;çünkü öyle uzun olmuş ki ilk açalı bloğu,ben kıyılarda boğulurken zaman yol almış,yol alanlarda menzile yaklaşmış...
başlayalım bakalım nereye kadar,ne kadar???
güzel olması dileğiyle çiçeklendirdim de seni,açınca içim açılsın,yazma hevesiyle dolayım diye.yazmak niye mi bu kadar önemli öyle yerlerden geçtim ki,her geçiş bir şey kattı hayatıma.ama insanoğluyum ya nisyan kuşatmış her yanımı,açılan çukurlara tekrar tekrar düştüğüm oluyor,hayatıma katılanlar bilmem nerelere kaybolmuş.hatırlamak istiyorum,bu yaşımı hislerimi.tamda doğduğum güne yaklaşırken..
öncesindede niyetim buydu ama hiç beceremedim sanırım,inş. şimdi başarabilirim..