“Hiçbir ayna, tekrar demir olmadı. Hiçbir ekmek dönüp de yeniden buğday olmadı. Hiçbir üzüm tekrar koruk hâline dönmedi.
Piş ve olgunlaş, yani iyice yan ki, bozulmaktan kurtul!”

31 Mart 2011 Perşembe

hayat beni meşgule aldı...

ne zaman bir yere gitmek istesem ama gerçekten çok istesem,
karşıdaki meşgul oluyor,bana gelmek istiyorlar nasıl beceriyorlar
bilmem 3-4 aile hepsi birbirinden alakasız aynı anda gelmek
istiyor,bir yerlere davet ediliyorum sonrasında tel susmuyor
bir sürü ekstra davet alıyorum,müsait değilim şuraya gidecektim
'zaten hiç evde oturmuyosun'!!!!
yaaa imdaaaat diye bağırmak istiyorum...
komşularım nezaman program yapsalar ben müsait olmuyorum;
hatta geçen onlara da takıldım siz pencereden beni mi gözlüyorsunuz,
ben çıkınca hemen plan yapıyorsunuz diye;)
yani hayat beni meşgule aldı...
oysa genelde evdeyim,ders ve sohbet harici pek dışarı çıkmıyorum,
ama nedir bu işlerin hikmeti bilmem,keyfi dışarı çıktığım zaman
cümle alem haberdar oluyor,çünkü herkesin ya bana gelesi yada
beni çağırası tutuyor.yada çoookkk sevdiklerimi ziyaret etmek
istiyorum bu sefer de onlar MEŞGUL!
mesela bu akşam,normalde 4 de evde olan songülün beyi
bugün 9 da eve gelecekmiş,bizim beyde zaten o saatlerde
geliyor,canım bir mutluluk aradı beraber oturup ders çalışalım
bu fırsatta diye,ama ne bilsin tam 1 aydır bize gelemeyen
kardeşimgillerin bize yemeğe gelesi tuttuğunu,zaten 2 tane akşam
davetini bu yüzden reddetmek zorunda kaldığımızı....
şimdi hepsi üstüste geldi ya yarın ve sonraki günler hiçbişey olmaz
hatta bizim bey bile geç gelir eve,bana yine yanlız geceler....
lütfen teker teker gelin...

28 Mart 2011 Pazartesi

cami...

(bazen yazılara başlık bulmakta zorluk çekiyorum)
bugün haftalık tatil günümüzdü,
dün okuduğum yazıdan ilhamla cami merkezli bir gün
geçirmeye çalıştık.öğlen namazını,gazi mahallesinde bir cami de kıldık,
ikindini açılışından beri bir türlü gidemediğimiz hacıbayramda.
uzun zamandır cemaatle namaz kılmıyormuşum saf olmayı,aynı kıbleye
tanımadığın bir dolu insanla dönmenin tadını özlemişim.
ümmet bilinci en iyi mescidlerde yaşanıyor herhalde.
ilk umrede anlamıştım ümmetin nedemek olduğunu.
bir olmanın dayanılmaz hafifliğini ilk orda hissetmiştim.;)
herkese aynı bakabilmeyi orda öğrenmiştim.
orda millet ayrımı,dil ayrımı diye birşey yok,aynı kıble,herkes bir.
bir şekilde anlaşıyor herkes birbiriyle,kah aynı dilde,kah ortak
bilinen dilde,kah tarzanca ama kardeşlik ortak paydasında muhakkak
anlaşılıyor.renklerde önemini yitiriyor,siyah,beyaz,sarı hepsi karışıp
renksizleşiyor.kendimi kocaman hissetmiştim orda,hani bi dolu kardeşi
olurya insanın sırtını dayayacağı,güvenle bakar etrafa,aynı öyleydi hislerim;israil küçücük kalmıştı ordan bakınca,ama ümmetliği bırakıp milletliğe dönünce,küçücük kaldım yine burda.işte o büyüklük çokluk
hissini hatırladım bugün yeniden.
birde aynı anda bi dolu şehrin havasını hissettim hacıbayram camiinde...
ikindin vakti ılıkla karışık serin yumuşacık sanki okşar gibi esen rüzgar medine bir akşam vaktini hatırlattı,tam içime çekiyordum medineyle karışık ankara havasını,lavabolar ilişti gözüme mekke-medine lavobalarını hatırladım özlem çaresiz bir hasret.........
restore edilen binalardaki kitapçılar bursa yeşil camii etrafını,ankara manzarasının seyredildiği yer yine bursayı hatırlattı emir sultan camiini,sularsa eyübü.
restore edenlerden RABBİM razı olsun güzel olmuş elhamdülillah...
bir de kitap fuarına gittik bugün,benim ısrarlarım üzerine bin pişman
koca bir sıkıntıyla çıktık içerden.altınpark ve kocatepe fuarlarından kalma bir aşinalıkla kaybedip kendimi,her standa yaklaşmak istedim
sanki herkesle aynı itikada sahipmişim gibi ama aynı dili konuşup aynı milletten olduğum insanlar ne kadar yabancılardı bana.yanlız hissettim kendimi parçalandı sanki ruhum ve bir kez daha anladım ki bir milletin ortak paydası dini olmalı.başka din mensuplarıyla bile daha hoşgörülü ilişkiler kurulabilir ama şu yaşadığı gibi inananlar,ona ne gerek var,bu olmasa da olur insanın kalbi temiz olacak azizim hallerini yaşayanlar var ya,çok düşman gözüküyorlar;biz çıktık ordan,vazgeçtik emirlere uymaktan,
yasakları helal saydık sende gel bize katıl hali,şeytan gibi,ben çıktım insanları da çıkaracağım.......
Rabbim yardımcımız olsun inş.

27 Mart 2011 Pazar

Hayatının "Lâ ilâhe" safhasındasın....

boğuk,bulanık bir günün sonunda,bir tütsü yaktım,mesajlarıma baktım,
ardından aşağıdaki yazıyı okudum.gün kararırken aydınlandı birden,
evim yaşamaya başladı,dostun evi gibi koktu,içim coştu,sakinledi...
yanlızlığını yaşarken evde bir başına,bir tütsü,bir yazı,koca bir
muhabbet;aslında ne kadar kalabalık olduğumu hatırlattı elhamdülillah..
ayşe bu yazı sana da iyi gelecek.
gece 1 saat haram ettikya telde kendimizi tam da yazıda ki bunalım
cümlelerle.duydular ve acıdılar yardım gönderdiler sanırım:)
teşekkür ederiz yaşayan evin sahibesi ;)
'Lâ ilâhe' faslında olabilmek duasıyla.....

Hayatın 'Lâ ilâhe' faslı
Aylak aylak yüzüyorsun anlamsızlık deryasında. Soğumuşsun. Dünyadan. Yaşama iştahın yerle yeksan olmuş. Solup kurumuş dünya bir ceset gibi uzanmış yatıyor içinde. Hayat can çekişiyor ruhunda. Kalbinin elleri kırık. Duygularına inme inmiş, felç olmuş bir kol gibi mecalsiz.
Bozguna uğramış kalbin. Her bir köşesini ayrı bir dert tutmuş.
Her köşesinde bir tutam sancı. Hayat yorgunusun.
Uçup giden bir kuş gibi her şey, adını bilemediğin.
Ne güzel işte. Hayatın "Lâ ilâhe" faslındasın. Baksana,
ne güzel de inliyor kalbin: "Hiçbir şey ilah değildir.
Kalbin alakasına fikrin merakına değmiyor."
Adsız sokaklara dönmüş yaşamın. Sanki sırtında taşıyorsun güneşi. Varlıklar taş kesilmiş yüreğinde. Harfler silinmiş. Sözcükler unutulmuş. Dünya biçimini yitirmiş. Karanlığa sürüklenmiş dünyan. Işıklar solmuş, donmuş kalmış yüreğinde. Zaman gömülü kalmış. Yolunu yitirmiş yolcusun. Tüm yollar çıkmaz sokak olmuş.
İyi ya işte. Hayatının "Lâ ilâhe" safhasındasın.
Her yol, benden bir şey bekleme, diye sesleniyor sana, benden umudunu kes. Ben senin ilahın değilim diyor. Kalbin de bu seslenişe karşılık verip yüzünü çeviriyor dünyadan.
Koca bir güneş doğuyor dünyanın üstüne. Ama onun aydınlattığı varlıklar senin içini karartıyor. Güne başlamayı bile istemiyorsun bu yüzden. Karanlıkta biraz daha rahatsın. Uykunun karanlığına veriyorsun kendini sen de. Ah bir de şu rüyalar olmasa! Âlem-i misale bir girmesen, gözlerin dünyaya kapalı uyuyup kalsan.
Çare olarak eskiye dönmeyi istiyorsun. Yeniden hazlara gömülmek, yeniden neşelere gark olmak istiyorsun. Yanılıyorsun.
Ne kalbinin depremleri vardı daha üç beş ay öncesine dek, ne de sular seller silip süpürmüştü ruhunu. Her şey düzenli bir ilkbahar bahçesi gibiydi. Emellerin dal budak salmıştı içinde. Hedeflerin vardı. Çalışıp çabalamak için enerjin vardı. Dünya sonsuz bir beşikti. Sallanıyordun. Uyuyordun mışıl mışıl. Dünyadan hiçbir kuşku duymuyordun. Sana istediklerini verecekti. En azından sen kopara kopara alacaktın ondan.
Sonra, dünyanın karanlığı yuttu seni.
Kalbinle dünya arasında sonsuz bir "yol" açıldı. Sevinmelisin. Uyandın.
Hayatının "Lâ İlâhe" safhasına uyandın.
Baksana nasıl da inliyor "Lâ İlâhe" diyerek ruhun. Uyanışın sancısıdır kalbinin altını üstüne getiren. Nasıl da idrak etmiş kalbin, bu dünyada hiçbir şeyin ilah olmadığını, olmazsa olmaz olmadığını, dünyevi emellerinin boşunalığını.
Hayatı düşünüyorsun, anlamsız geliyor. Hayatını düşünüyorsun, anlamsız geliyor. Kendine kızıyorsun, neden gönlüm her şeyden geçti diye. Hatta hissettiklerinin Yaratıcını üzdüğünü zannediyorsun belki de. Belki de imanını sorgulayıp bunu iman zayıflığına yoruyorsun. Niye böyle hissediyorum diye dövünüyorsun. Aklın hayatın anlamını derinden bilirken, kalbinin öyle hissedemeyişini şerre yoruyorsun.
Diyorsun ki: "Her şeyin anlamsız gelmesi anlamsız geliyor." Yanılıyorsun.
Sadece hayatının "Lâ ilâhe" safhasındasın.
Hayatta en büyük hakikat "Lâ ilâhe illâllah" değil midir? Bu sonsuz hakikatli cümlenin iki safhası var baksana. Mutlak Varlık bizden yalnızca "illâllah" dememizi istemiyor. Kolay mı öyle "illâllah" diyebilmek. Bir bedeli olacak. "İllâllah" demenin yolu "Lâ ilâhe" den geçecek. "İlahımız yalnızca O'dur" demeden önce hiçbir şeyin ilah olmadığı gerçeğiyle yanıp tutuşacak kalbimiz. Kalbimiz her "Lâ" deyişinde dünyadan kopmanın, ondan soğumanın acısını yaşayacak.
İşte, kalbin koca bir "Lâ" diyor yalnızca. "Lâ", diye haykırıyor, "hayır" diyor. O'nsuz her şeyi reddediyor. "Hiçbir şey ama hiçbir şey, O'nun dışındaki hiçbir şey, O'nun adına yaşanmayan hiçbir şey, O'nun için yaşanmayan hiçbir şey ama hiçbir şey anlamlı değil, tat vermiyor, huzur bahşetmiyor, beni tatmin etmiyor," diyor.
"Değmiyor," diyor kalbin, "hiçbir şeye değmiyor O'nun için ve O'nun adına yaşanmadıktan sonra hayat." "Her şey koca bir hiç," diyor. Kalbin, "hayır," diyor. Reddediyor O'nun adına yaşanmayan hayatı.
Kalbin her şeyden soğuyarak, her şeye sırtını dönerek, her şeyin O'nsuz anlamsızlığıyla dolarak "beni" diyor, "beni illâllaha götür. Beni O'na taşı. O'nun sonsuz hakikatlerine taşı. Ben dünyadan soğudum. Çünkü hiçbir şeyin ilah olmadığını, olmazsa olmaz olmadığını, kalbin merakına, ilgisine değmediğini anladım." Aklın her şeyin anlamlı olduğunu bildiği halde, kalbine her şey anlamsız geliyorsa, bil ki bu çok anlamlı.
Bu, kalbin "Lâ ilâhe" deyişinden başka bir şey değildir.
Mustafa Ulusoy(m.ulusoy@zaman.com.tr)

25 Mart 2011 Cuma

zamana karşı şuursuzca...

Akıp giden zaman içinde bir kafesteyim,
Her türlü amelde çok ahesteyim,
Kabrim beni bekliyorken dünyalık hevesteyim,

Uyandır artık Ya Rab! belki son nefesteyim. . . !

(Hz. Mevlana)

bu kaçıncı bahar,yeniden dirilmeye niyetlendiğim?
bir var bir yok zamanlar,bugün günlerden pazar,
hayır artık cuma!
ne zaman bitti yine hafta,en son aralıktı,ne çabuk bitti ay
demiştim,gün döndü,mevsimler geçti,mart bitiyor!
ne zaman nasıl?
elde ne var?ertelemeler,sonralar,anı kurtarmalar!
bu kadar bozuk mu şuurumun altı?

BAKARA'yla ümmet millet bilincimiz yerleşecekti,
azönce birileriyleydim,sabahtan bilmem kaça kadar,
mutlu mesut görüntü maskesiyle,öğrendiklerime ters
bişeyler çıktı birilerinin dilinden,üstüne atlamak istedim
kadının,öfkeyle titredi sesim zor toparladım...
oysa akaide ters değilse tartışma demişti ablam,
şuurumun altındaki yüze çıktı,hoşgörü yokmuş içimde
var sanırdım,zamanımı geçirdim birlikte,zamanı paylaştım,
bir kaç kelime düşman olmama yetti....
takım tutmaya meyilliymişim....
öyle de yetiştim zaten,oldum olası sevemedim feneri!
islamın şuuraltına bıraktığı temizlik,güzellik,örtü,muhabbet,
sakinlik,umut korku........
bugün birlikte olduğum kişilerin çoğu tesettürlü değildi,
haftada birgün toplanınca RABBİ de analım beraber dedik ve
başladık kelamı anmaya,içlerinden birisi katılmak istemiyorum
artık demiş,süslenip geliyoruz,yiyoruz içiyoruz,gülüp eğleniyoruz
sonra da hoop toplan ders yapalım bana zor geliyor demiş.
şuuraltındaki islama ters çünkü halimiz.....
gel seni cumartesiye götüreyim demek isterdim
sonra KUR'AN'ın tefsirini okumak,zor geliyor demiş anlamıyorum.
içimizden önderlik eden hep arapçasını okuduk yıllarca,
kuran ne anlatıyor onu anlamak lazım deyip,tefsire başlamıştı,
doğruydu anlamalıydık KUR'AN'ı ama böyle olmazdı.
susmuştum başlangıçta,bugün dile döküldü olmadığı,
ethem hocam'ın tarifini verdim bende önce ihya,sonra hadis,
sonra tefsir,yani önce şeriat sonra hadis en son tefsir.
ablamıza kabul ettiremedik ama
ilmihalde kur'an dan öğrenilir dedi.
takım tutma zihniyetiyle!!!!
...............................................

eve gelince,elime aldım kitabı bu bölüm geldi,
abuk sabuk,karışık yazdım bi dolu şey bari düzgün bişeyler de
olsun yazının içinde diye paylaşayım dedim...

Sırrül Esrar 13.fasıl
Taharet, temizlik manasına gelir; burada anlatılacak temizlik iki çeşittir. Biri, dış temizliği ki, bu dinin zahirî emrindeki temizliktir, suyla hasıl olur. Öbürüne gelince, tevbe, büyük bir zattan alınacak telkin ve iç temizliği ile olur. Ayrıca manevî yola girmek de icab eder. Şeriatın emrine göre, insandan çıkan bir necis sonunda abdest bozulur; yeniden abdest almak gerekir. Abdesti yenilemek üzerine, Peygamber S.A. efendimizin buyurduğu şu Hadis-i Şerifler manalıdır:
- «Herkim abdestini tazelerse, Allah onun iman nurunu parlatır, yeniler.»
- «Abdest üzerine abdest, nur üstüne nurdur.»
Zahirde alınan abdest bozulunca, tazelenir. Manevî abdestin bozulduğu da olur. O, kötü işler ve düşük huylarla bozulur.. Manevî abdesti bozanlar arasında, büyüklük satmayı, kendini beğenmiş olmayı, gıybeti, koğuculuğu, bühtan atmayı, yalanı saymak kabildir. Ayrıca gözün, kulağın, elin, ayağın yaptığı hatalar da bu meyanda sayılabilir. Çünkü: Peygamber S.A. efendimiz:
- «Bu gözler zina eder.»
Buyurur.. Bu abdestin yenilenmesi, halis tevbe ile olur. Bu, müfsit hataların hepsini bırakmakla hasıl olur. Pişman olmak, istiğfar eylemek ve bütün bu kötü huylardan sıyrılmakla hasıl olur. İrfan sahibinin, namazı tam olması için, tevbesini yukarıda sayılan afetlerin istilasına uğramaktan esirgemesi gerekir. Allah-ü Teâla buyurdu:
- «İşte bu, tevbe edip, tevbesini tutanlara; vaad olunmuştur.» (Kaf, 4)
Zahirde alınan abdestin zamanı muayyendir. Güne, geceye bağlıdır. Îç âlemin; yani, batın âleminin abdesti ise, ömür boyuncadır. Buradaki ömürden murad, dünya ve ahiret ömrüdür; dolayısı ile sonsuzdur. Zaten, bu hayatın ötesindeki ömrün sonu yoktur.

Kaynak: Gavsül Azam Abdülkadir Geylani Hz. Sırrül Esrar

20 Mart 2011 Pazar

söyle MEVLANAM halim nicedir?



“Ey gâfil insan! Madem ki peygamber değilsin, ötelerden haber alamıyorsun, sana uyanlar da yok; bu yolda haddini bil, kendi safında kal; ileri gitme! Yürüdüğün hakîkat yolunda da büyük bir velînin arkasından yürü ki, bir gün nefsaniyet kuyusundan çıkıp Hazret-i Yûsuf gibi bir mânâ padişahı olasın.”
“Madem ki Hakk’ta fânî olup Hakk’ın lisânı olamadın; bâri kulak kesil! Bir şey söyleyeceksen bile suâl tarzında söyle de, sözün bir şeyler öğrenmeye yarasın! Padişahlar padişahıyla, hiçbir şeyi olmayan fakir ve muhtaçlar gibi konuş!”
“Kibrin ve kinin başlangıcı, her türlü nefsânî arzulardan, bilhassa Kârûn gibi bir zenginliğe ve dünyevî isteklere karşı duyulan aşırı sevgidendir. Bu aşırı arzuların gönle yerleşip kalması, kök salması da âdet ve alışkanlıktandır.”
“Kötü huy alışkanlıkla kuvvetlenince, seni ondan vazgeçirmek isteyene kızarsın, kin bağlarsın. Puta tapanlar bile alışkanlıkla puta tapmayı huy edindiklerinden, putun etrafında toplanırlar; onları yollarından alıkoyanlara düşman kesilirler…”

ne güzel anlatır insana halini mevlanam....

Rabbimiz, bizleri kibir ve gurur şaşkınlık ve şımarıklıklarından muhâfaza buyursun! Nefsimizi tanıyarak Hakk’a kulluk ve ibâdet dolu bir hayat yaşayan sâlihlerden eylesin!..

Âmîn!..
(abı-hayat katreleri;KİBİR ŞAŞKINLIĞI )

YA RAB!sen subhansın,sen azizsin,sen gafursun,sen kerimsin,
sen rahmansın,sen rahimsin,sen ALLAH'sın(cc)...
ben!kulum,emrine amadeyim...
(ahh!yazıya dökülenler bir gerçekleşse,bir kul olabilsem..)

9 Mart 2011 Çarşamba

kışla karışık bahar...

bahara kar düştü,tıpkı ruhum gibi hava,
baharı yaşayan gönüller arasında,karlar yağıyor ruhuma...
böyle hissediyordum,ta ki dostun sıcacık sesini duyana kadar,hafif depresif,çok az bunalımdım aslında.ama neşe aşıladı gönlüme dost,kapatınca teli,ben iyi değildim aslında dedim kendi kendime meğer iyiymişim,sıcacık bir sese ihtiyacım varmış.
kursta habire depresyonda bir öğrencimiz var,garip kitaplar okuyup garip sorular soran en sonda bunalıma giren,geçen ders herkesin içinde,ilgi istediğin için bu haldesin,yeter çık bu dünya yıkılmış altında kalmış hallerinden,şımarıklık bu(tabii burayı biraz daha yumuşattım)demiştim.aslında aynı bendi eyma,benim onun yaşındaki hallerim,herkese göre fazlaydım ben,herkesten çok şey yaşamıştım,ailemle de aile olamamıştık hiç.içlerinde en tahammül edemediğim,belki de sevemediğim tek öğrenci benin aynısı olan.
artık eskisi gibi bunalım hallerimi dışa vurmamaya çalışıyorum,yada ençok sevdiklerime belki,ilgimi istiyorum bende bilmiyorum(ve bana sen ilgi many..sın diyen bir eşe sahibim,aslında bazen istediğim sadece ağlayacak bir omuz yada sadece elimin tutulmasıyken-bu yüzden eymaya acımasız davranıyorum herhalde,ben zaten bana hiç tahammül edemiyorken,vazgeçmeye çalıştıklarıma hiççç)
kaybolmak istiyorum çoğu zaman,sessizce sıvışmak aradan,ölmek belki,ama eli boş gidilmez ki,hani (af buyurun)meyhane köşelerinde dua edilesi insancıklar var(mış)dırya,içip içip beni kimse anlamıyor,benim hayatım roman.......sığınak içki,beni bir tek o anlar,ALLAH(CC)!!!!
çoğu zaman içtiklerimiz farklı olsa da ben de oturuyorum o masalara ALLAH(cc)yok oluyor hayatımdan,bi başıma kala kalıyorum içe dönüyorum orasıda felaket!gelsin daralmalar......
ney ki asıl niyetim,ben kötüyüm''yookk sen güzelsin,iyisin,hoşsun.......
biraz daha zorladığım zamanlar olmuştu kimilerini,azarlamışlardı en sonun da beni:(''(ben-eyma roller değişik hal birebir aynı)
niyetimin halisane kulluk olmadığı aşikar malesef:(
oysa beni duyan,beni seven,bana bakan RABBİM var elhamdülillah,en büyük zenginlik,dünyada fakir kimse yok aslında çoğumuz iman fakiriyiz bu yüzden,açız üşüyoruz...dostlarımla beraberken(onlar kendini bilir ,bir türlü yanyana gelmeyi başaramadığımız ama rüyalarda buluştuğumuz;))tüm hislerim köreliyor,sadece birliktelik kalıyor....
mevlananın RABB'LE birlikteliği gibi,gece boyu secdede kalmış,soğuktan sakalı gözyaşlarının donmasıyla seccadeye yapışmış ama o farkında değil,sevmekten,aşktan başka her duygusu körleşmiş.
o MEVLA'ya dostluğu öğrenmişti şems'ten....
inşaa olmalıyım yine yeniden tekrardan..
namazla istikamette daim olmalıyım.
yaşam sebebim ALLAH'A kulluk,emirlerine uymak olmalı,
tek korkum RABBİ gücendirmek olmalı,
hasretim medine,evim mekke olmalı,
hased kapılarımı kilitlemeli,af kapılarımı sonuna kadar
açmalıyım(affa muhtacım çünkü),
SÜKUTA MEYLETMELİYİM,SUSMALIYIM....
RABBİN yaşattığı her hal güzel,
kış da güzel yazda baharda güzel sonbaharda...
hüzünde güzel mutlululuk da ama en çok sevmek güzel...
karda açan kardelenler daha da güzel..

6 Mart 2011 Pazar

gidene değil,kalana ağlanır...

'Kim özü iyilik dolu olarak yüzünü Allah'a tertemiz döndürür
ve teslim ederse, işte onun Rabbi katında ecri vardır.
Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olacak değiller.'
(bakara 112.ayet)



ne mutlu yüz akıyla ahirete göçene,üstadının hayırla yad ettiğine,
arkasında milyonla seven bırakana,namazını evladı kıldırana,
sokaklara sığmayan bir cemaatle yerine uğurlanana,ne mutlu...
alimin ölümü alemin ölümü gibidir,bir ışığı daha söndü dünyanın,
sabun gibi kayıp gidiyorlar,değdikleri yeri temizleyerek,
kalanlara yakın olabilmek duamız...
böyle ölümler hep yakar beni,kendi olmamışlığıma,
kadir kıymet bilmezliğime yanarım hep...
yanar yanar sönerim......
yoksa onlar kavuştu RAHMETİ RAHMANA..
hocanın cenazesini,yeni aldığı,taşınmak için heveslendiği,
içini gayet lüks döşediği evine gidişi gibi izledim...
benim fakiraneyse,her yerden su sızdırıyor soğuk ve ıssız..
hayatına dair kısa bir bilgiye ve bir vaazına burdan ulaşabilirsiniz.
gıpta ediyorum hocaya,hocasının yanında,gönlümün arzuladığı yerlerden birinde evi,veyiszadelerin yakınında....

4 Mart 2011 Cuma

mesneviden...


Mayıs böceği daima pislik taşır durur.
Bu yüzden de gül suyundan bayılır.
Onun ilacı yine pis kokulu şeylerdir.
Çünkü ona alışmıştır, onunla hall ü hamur olmuştur.
Nasîhatçiler de, kasvetli kişiyi, kendisine bir kapı açılması,
iyileşmesi ve şifa bulması için hikmetli güzel sözlerle,
amberle, gülsuyu ile tedavî etmek isterler.
Kime öğüdün güzel kokusu fayda vermezse,
muhakkak o, kötü kokulara alışmıştır.
Sen de nurdan, öğütten, iyilik ve güzellikten nasîbini al!..
Burnunu pisliğe sokma da, mayıs böceği olma!
İNSAN OL, İNSAN!..." (Beyit: 278-281)
Sabah meltemi; gül, karanfil ve nadîde çiçeklerini
açmış bir bahçe üzerinden eserek geçtiği zaman,
nefis, leziz ve gönüllere bahar ferahlığı veren
kokularını estiği yerlere alır götürür.
Gönül erleri, salihler ve arifler de kalplerindeki
muhabbet, aşk ve vecdlerini sohbetlerine taşırlar.
Kalplerindeki esrarın nuru cemaate akseder.
İn'ikas ve insibağ (boyanma) neticesinde
kabiliyyet ve istidada göre gönüller
feyz ve hakikatin nuru ile dolar.
Eshab-ı Kehf'in Kıtmîr'i bir köpek olduğu halde,
sadıklarla beraberliğinin ve onlara mağara kapısında
sadakatle bekçilik etmesinin bereketi ile cennete girecektir.
Mevlana (k.s.) bu vakıayı şöyle anlatır:
"Eshab-ı Kehf'in köpeği ki, o cezbe (feyz-i ilahî)
sayesinde murdarlıktan kurtuldu.
Ve padişahların sofrasının başına oturdu."
"O köpek Eshab-ı Kehf'in sohbetini ihtiyar eylemiş
olduğu için mağara kapısı önünde çanaksız, çömleksiz
olarak rahmet-i ilahiyye suyunu arifler gibi içti."
Teaffün etmiş (kokuşmuş) mezbele ve leşler üzerinden
geçip gelen bir meltem de, onların mülevves kokularını
alarak etrafa yayar, nefesleri tıkar ve ruhları daraltır.
Kulluk lezzetinden mahrum fasıkların meclislerinde de
çevrelerine kasvet yayılır. Onlar da birbirlerinin
kasvetleri ile hem-hal olurlar.
Kasvetlerinin yarenliği ile lezzetlenirler........
''MEZARLIĞA GİTDE BİR MÜDDET SESSİZCE OTUR...
ORADA SUSMUŞ SÖYLEYENLERİ BİR DİNLE...''
("İnsan Ol! İnsan!" /Osman Nuri TOPBAŞ & bir testi su)
cumartesi öncesi biraz ironik oldu bu beyitler,
üstüne birde hocanın dizeleri;
CÜMLEYE ŞU DENİ ALEM SAFA OLUR
YARDAN AYIRIR DA BİZE CEFA OLUR
YAR ELİNDEN SUNULAN ACI KADEHLER
ZEHR OLSA ZAKKUM OLSA BİZE BAL OLUR
kahrında hoş,lutfunda hoş...
hepsi bu ,gerisi boş...(e.cebecioğlu-seheriyat3)
koca bir ahhhh demek geldi içimden,sonra
tekrar açtım kitabı,
AH ÇEKERİM AMA NE DİYE AH ÇEKERİM BİLİRMİSİN?
GÜCÜM BİTTİĞİ YERDE DURU AH ÇEKERİM BİLİRMİSİN?
gücümün bittiği,gücüm olsaydı yapardım dediğim
yerlerde tevekkül imdat oldu bana.(e.cebecioğlu-seheriyat3)
ve sonra(daha bakamayacağım)
MEYVE OLGUNLAŞIR YENMESİ HOŞ OLUR
HAM MEYVE YENMEZ HEDER OLUR HOR OLUR
KAMİL VELİNİN SOHBETİ DE BÖYLEDİR
SOHBETİ HUB OLUR GÖNÜLE NUR OLUR..
nursuz koyma bizi YA RAB!
amin.....(e.cebecioğlu-seheriyat3)
!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

2 Mart 2011 Çarşamba

dokanmayın..:((

ya ben galiba bir hacker(böyle mi yazılıyodu)la evliyim;)
bloğuma erişemiyordum bir türlü,bizim bilgisayara laf ediyordum
habire,ben tıklıyorum o açmıyor,meğer garibanın suçu yokmuş izin vermiyorlarmış girmesine,ağzı dili yokki ee ben de halden anlayan değilim,tüm gün sürdü kavgamız akşam evin beyi yorgun bitmiş geldi eve,hanım üzgün kızgın...üstünü bile değiştirmeden oturdu başına bilgisayarın(ki normalde şiddetli geçimsizlik sebebidir)ben ses
çıkarmadan bekliyorum arkada(ki normalde eve yeni geldiğinde
5 mouse tıkından fazlasına tahammülüm yoktur)
vee sorun bizde değil cümle alemdeymiş dedi..
ee yokmudur çaresi,hanım üzgün ve umutsuz,dehşete düşmüş
(oyuncağı elinden alınmış çocuk gibi,tamda biraz değişiklik
yapmıştım bizim kızlardan heveslenip gece,sabah bi seyreyleyim
dedim yasssaaak)allem gullem yedekle yer ara ıp değiştir
bi dolu birşey vee olduu işte..
(ya yoksa yasak mı kalktı da,benim gene bişeyden haberim yok!
ee daha önceleri de kapatmışlardı bizi ama susturamadılar ;))
herkes bişeyler yapıp bloğunu kurtarma peşinde,onca emek;
kimi evlatları büyüyünce okusun diye,kimi aleme fikir beyanı için,
kimi misafir telaşına düşmüşleri tarifleriyle kurtarmak için
açmış bloğunu,yada sebebsiz varolan hakkını kullanmış...
sonra hoop onca emek suya,EMEĞE SAYGI!!!!lütfen.
yokmudur bunun kuruyla yaşı ayırarak yakma biçimi,
biz nasıl bir şekilde giriyorsak,kapanmamıza sebeb olanlar,
herkes bir yolunu bulacak..
ayrıca herşey nette artık ,neye ne kadar yasak koyabileceksiniz ki..
bizi kapatanları,kapanmaya sebeb olacak şeyler yayınlayanları,
yazma hakkımı(ay baya havaya girmişim;)) elimden alanları..kınıyorum.
yedekledim taşınacak yerlerde buldum amaaaaa
ben buloğumu istiyorummmmm......