Şah İsmail ve Yavuz Sultan Selim
Şah ve Sultan…
Alevilik-Sünnilik, Türk’le Türk, Müslüman’la Müslüman,
iktidar çatışmaları,ümmetin ayrı gayrılığa düşmesi…
Çaldıran,kardeş kanı. kadın,Aşk,dostluk,şiir,sevgi..
gerçeklerle harman masallar....
yoğun bir konu ama aşkın ve masalın arasına sıkışmış gibi,
tarihten ziyade aşk arasında dönüyor..dört erkek ve
bir kadın arasında dönen ve kavuşulamayan bir aşk hikayesi.
“Ben pâdişâh olursam, İslâm birliği yolunda ciddiyetle yürüyeceğim; hattâ Mevlâ ruhsat verirse, Hind ve Tûran’a gideceğim ve doğuda da batıda da i’lâ-yı kelimetullâha çalışacağım. Zâlimlere, evlâdım olsa dahî merhamet etmeyeceğim. Zamanımda rahatlık olmayacak, ahâlîye tasallut edilmeyecektir. İşte benim hâlim!.. Biraderim ise, rahatı sever ve yumuşak bir tabîatı vardır. Eğer seferden korkmaz ve çileye tâlib olursanız, bana bey’at ediniz! Aksi halde sultanlık için kardeşim Şehzâde Ahmed’i tercîh ediniz ki, onun zamanında rahat ve safânızla meşgul olursunuz!..”
şehzâdeliğinden beri kefenini boynunda gezdiren bir cengâver Yavuz,
Şehzâde Ahmed ve Şehzâde Korkut’u bertaraf ederek 1512’de Osmanlı Sultanı oldu.İbn-i Kemâl Paşa’nın fetvâsı ile İran’a sefer kararı aldı
Şâh İsmâili, yiğitlik muktezâsı olarak er meydanına dâvet etti.O ise, dâimâ kaçtı.Safevî topraklarına girildi. Şâh İsmâil, devamlı geriye doğru kaçıyordu.
“Şâh İsmâil kaçtı. Bu bile zaferdir. Artık geriye dönelim..” deyip, isyân çıkarmaya başladı.
«Henüz hedefe varılmadığını, seferden aslâ dönülmeyeceğini, cihâd için yapılan bu seferden, ancak kadınlarını düşünenlerin dönebileceğini, yiğit olanın ardınca gelmesini isteyip, tek başına dahî olsa savaşacağını…» gür sesi ile ifâde ederek:
“–İsteyenler, karılarının yanına dönüp entarilerini giyebilirler! Ben düşmana karşı tek başıma da gidebilirim!.” dedi ve atını mahmuzladı
YAVUZ SULTAN
Bu selimi kuluna cevri revan eylediğin
Bunca sıdkın reh-i aşkında yalan eylediğin
Yüzünü gösterüben yine nihan eylediğin
Neyiki ,şive mi, cevr mi, naz mı ki ?
............
Şâh İsmâil perîşân bir şekilde mağlûb oldu çaldıranda. Karısını ve tahtını harp meydanında bırakarak kaçtı.taçlı hatun kavuşulamayan leyla..
Çaldıran'dan önce, şiirlerini Hıtayi (Hıtay'a ait, Hıtay'lı) mahlasıyla yazan Şah İsmail,savaşı kaybettikten sonra şiirlerini Hatai (Hata yapmış, Hatalı) olarak yazmaya başlar,leylayı düşmana teslim eden
İSMAİL ŞAH
Bölük bölük olmuş huri kızları
Hiçbirisi Taçlı Han’a benzemez
Gönlümün sevdiği yektir dünyede
Hiçbirisi Taçlı Han’a benzemez
......
sevgiyle büyüyüp,sevgiyi anlamaya çalışan,Şah’ın yeğeni olduğunu
bilmeden yaşayıp,onun soyu olmasın diye Şah İsmail tarafından
küçük yaşta hadım edilen,ve sevgilinin yanıbaşında sevip sevilip dokunamamın hasretini çeken,
KAMBER..
........
Aşka inanmayan aşk’ın zarardan başka bir şey olmadığını söyleyen devlet yöneticisi,görünüş olarak çok çirkin ve yaşının hayli büyük olması nedeniyle Taçlıyla yüzyüze gelmeyi istemeyen fakat Taçlının
güzelliğinden nasibini alan ve ona en içli bir yakarışla şiirler yazan
CAFER ÇELEBİ..
Sanmanız kim terk-i can etmek bana asan değil
Hiç anınçün gam yiyem mi can durur canan değil
Katı düşvar oldu halim bilmezem kim neyleyem
Görmemek müşkil seni görmek dahi asan değil
...........
4 erkek arasında gidip gelen,küçük yaştan itibaren Ömer adında Sünni
bir çocuğu seven ailesi koyu bir Kızılbaş olması nedeniyle kıble-i âlem dedikleri Kızılbaşları bir arada toplamayı kendine görev edinen
şeyhlikten şahlığa geçen Şah İsmail’e sunulan,Şah'ı koca olarak
sevmese de onu sadece kıble-i Âlem, bir şeyh olarak seven,savaş
meydanında bırakılan,Yavuz Sultan Selimin himayesi altına alınan,
cafer çelebiye verilen ama hiçbirine madden kavuşamayan
erkekleri mecnun edip,kendi ulaşılmaz leyla olan
TAÇLI HATUN...
Aşık oldu.
Aşık öldü.
Maşuk verdi.
Maşuk aldı.
Hüvel baki....huuu..
..........................
aşkla beraber dostluk,kardeşlik,sevgi;
bilge sevgi öğreticisi babaydar ve
Aka Hasan ile Hüseyin ikiz kardeşler,birisi Şah’ın (Aka hasan)
diğeri Sultanın (Hüseyin )sağ kolları birbirlerinden habersiz
birbirlerine rakip,ama ikiside bir..
Şah ve Sultan tarihi romanın ötesinde bir aşk romanı gibi.eskilerin aşklarının romanı aşık,maşuk,gurur,yemin,sadakat,şiir ve kavuşamamak..
malesef ki artık,tarihi romanlardan okuduğu gibi zanneden bir gençliğimiz var.'aşk' romanını okuyup ordaki herşeyi gerçek sanan,romanlardaki tarihi gerçekliğini araştırmadan bilmişcesine başkalarına anlatan bir gençlik.
bu yön düşünülünce sığ kalan tarafları var kitabın o yüzden şiddetle tavsiye edilir diyemiyorum,vaktiniz varsa okuyun diyorum..
ben daha yoğun bişeyler bekliyordum galiba kitaba ve
iskender pala'ya dair..
selimi'den..
Kimse sensiz bulamaz Hakk’a vüsûl
Feyz-i lutfunla olur merd-i kabûl
«Rahmeten li’l-âlemîn»sin yâ Rasûl
El-meded ey ma’den-i nûr-i Hudâ
Ey kerem kânı Rasûl-i Kibriyâ
Kemterindir bu Selîm-i pür-hatâ
Dergehinden ilticâ eyler atâ
El-meded vey ma’den-i nûr-i Hudâ
---------------------------
pâdişâh-ı âlem olmak bir kuru kavga imiş;
Bir velîye bende olmak cümleden a’lâ imiş!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder