“Hiçbir ayna, tekrar demir olmadı. Hiçbir ekmek dönüp de yeniden buğday olmadı. Hiçbir üzüm tekrar koruk hâline dönmedi.
Piş ve olgunlaş, yani iyice yan ki, bozulmaktan kurtul!”

4 Nisan 2011 Pazartesi

küçük prens

Herkes artık bir büyük olduğunda yeniden dönmeli çocukluk
ya da ilk gençlik yıllarına, hatırlamalı ,anmalı hangi sulardan geçtiğini
demişti nagehan tekrar okuyup paylaştığında küçük prensi...
o söyleyeli,çok oldu ama bana tekrardan okumak yeni kısmet oldu...
sevdiğim kitapları birkaç kez okumayı severim,her seferin de
farklı tatlar alırım,gözden kaçanları yakalarım.
nerdeyse 20 yıl olmuş kitabı okuyalı(20 hiç bu kadar kocaman gözükmemişti)
şimdi yeniden okurken,sanki bağlantı kurdum geçmişle,balgattaki evimiz,kahverengi koltuklar,yanlız günler,annem işte babam yoğun,
kardeşim gıcık,3.kardeş henüz yolda.....
kitaplarımla yaşadığım dönemlerdi,içine girdiğim,kahramanlarıyla
satırlarda yaşadığım,çoğunu defalarca okumuşumdur..
küçük prens de onlardan biriydi,ilk okuduğumda sevmemiş sıkılmıştım,
sonra çok sevmiştim ama büyürken unutmuştum, çok oldu bir yerlerde yeniden
elime geçmişti anlamamıştım.şimdiyse yeniden çarpıldım kitaba hemde onun nezdinde tüm diğer okunası kitaplara.tabiri caizse kitap okumada
fetret dönemi yaşıyorum nazarlara geldim galiba;)bir sürü
yarım kitabım var,ama küçük prensle şeytanın bacağını kırdım inşaallah.
900 katlı insan da bayağı iyi gidiyor(tahtalara vuralım lütfen;)))
kitaplarla arama böyle mesafe gireceğini hiç düşünemezdim bir
daha olmaz inşaallah.
Her yaşta okuyabileceğimiz her okuyuşta farklı şeyler alabileceğimiz bir kitap diye tanıtılmış küçük prens…kitap ve yazar hakkında kısa bilgiye burdan ulaşabilirsiniz.
ben bu sefer ki okumamda,küçük prensi ruhuma,uçabilmek için
bir uçağa gereksinimi olan pilotu da nefsime benzettim..
tilki zaten içimde olan evcilleştirmem gereken hayvanlardan biri,
kral benliğim,ayyaş dünya sarhoşuyum,baobablar kalbimi sardı......
kısaca okumayan kalmasın....
Öyle ya, Küçük Prens'in gezegenin, her gezende olduğu gibi, faydalı otlar da, zararlı otlar da vardı. Elbette ki faydalı otun tohumu faydalı, zararlı oyun tohumu zararlı olur. Ama tohumlar görülmez, toprağın altında uyurlar mışıl mışıl, ta ki günü birinde birinin aklına eser, uyanır. O zaman da gerinir, güneşe doğru incecik, sevimli ve zararsız bir filiz sürer ürkekçe. Bir turp ya da bir gül filiziyse bu, varsın istediği kadar büyüsün. Ama zararlı bir bitkiyse, onu görür görmez koparmak gerekir. Küçük Prens'in gezegeninde korkunç tohumlar da varmış.. Baobabsa öyle bir bitki ki erken davranmazsan, bir daha baş edemezsin onunla. Gezegenini baştan başa sarar, köyleriyle delik deşik eder. Hele gezegen küçük, baobablar da çok olursa, çatlatır gezegeni.
Küçük Prens daha sonra: "Bu, bir kendini disipline etme işidir. İnsan her sabah elini yüzünü yıkadıktan sonra, gezegenine çekidüzen vermelidir. Baobablar filizlenirken gül fidanlarına çok benzerler. Onun için, birini öbüründen ayırt etmez, hiç vakit kaybetmeden baobabları söküp atmayı iş edinmeli. Oldukça sıkıcı bir iş bu, ama çok kolay."
............................................
Bu resme bakarken, belki sorarsınız kendi kendinize: "Neden bu kitapta hiçbir resim baobab resmi kadar gösterişli değil?" Nedeni basit:" Bütün resimlerimin böyle olmasını isterdim, ama elimden gelmedi. Oysa baobab konusunda üstün bir güç itti, esinledi beni."
........................................
- Hem sen inanmıyor musun ki çiçekler...
- Yok, yok, bir şeye inandığım yok. Aklıma geleni söyledim. Hem ben ciddi şeylerle uğraşıyorum.
Küçük Prens dona kaldı:
- Ciddi şeyler!
Elimde çekiç, parmaklarım makine yağıyla kapkara olmuş, hiç beğenmediği o uçakla uğraşıyordum. Bir an baktı, sonra:
- Sen de büyükler gibi konuşuyorsun, dedi.
Biraz utanmıştım. O ise acımadan sözünü tamamladı:
- Her şeyi birbirine karıştırıyorsun... Kafan darmadağın...

........................................

Sustu tilki ve uzun bir süre küçük prensi izledi.
“Senden rica ediyorum. Lütfen beni evcilleştir!” dedi.
“Elbette” dedi küçük prens. “Ama pek fazla vaktim yok. Yeni arkadaşlar edinmem ve birçok şeyi anlayabilmem gerekiyor.”
“Sadece evcilleştirdiğin kişiyi anlayabilirsin” dedi tilki. “İnsanlarınsa hiçbir şeyi anlayacak vakitleri yoktur. Her şeyi dükkandan hazır alırlar. Ve arkadaşlar dükkanlarda satılmadığı için de, hiç arkadaşları olmaz. Eğer bir arkadaşın olsun istiyorsan, evcilleştir beni!”
“Ne yapmam gerekiyor peki?” diye sordu küçük prens.
“Çok sabırlı olman gerekiyor. Önce çimenlerin üstüne, biraz uzağıma oturmalısın. Ben gözümün ucuyla seni izleyeceğim, sen hiçbir şey söylemeyeceksin. Sözcükler yanlış anlamalara neden olurlar. Ama her gün, biraz daha yakına gelebilirsin.”
Ertesi gün küçük prens yine geldi.
“Her gün aynı saatte gelmelisin” dedi tilki. “Örneğin öğleden sonra saat dörtte gelirsen, ben saat üçte kendimi mutlu hissetmeye başlarım. Zaman ilerledikçe de daha mutlu olurum. Saat dörtte endişelenmeye ve üzülmeye başlarım. Mutluluğun bedelini öğrenirim.
........
Böylelikle küçük prens tilkiyi evcilleştirdi. Ve ayrılma vakti geldiğinde “Ah! Sanırım ağlayacağım” dedi tilki.
“Bu senin hatan” dedi küçük prens. “Ben sana zarar vermek istemedim. Seni evcilleştirmemi sen istedim.
“Doğru, haklısın” dedi tilki.
“Ama ağlayacağını söyledin!”
“Evet, öyle.”
“O halde bunun sana hiçbir yararı olmadı.”
“Hayır, oldu. Buğday tarlalarının rengini gördükçe seni hatırlayacağım. Şimdi git ve güllere bir kez daha bak. O zaman kendi gülünün evrende eşsiz ve tek olduğunu anlayacaksın. Sonra bana veda etmek için buraya geri döndüğünde, sana hediye olarak bir sır vereceğim.”
Küçük prens güllere bir kez daha bakmaya gitti.
“Hiçbiriniz benim gülüm gibi değilsiniz. Çünkü henüz hiçbiriniz evcilleşmediniz. Ve siz de hiç kimseyi evcilleştirmediniz” dedi onlara. “Siz tıpkı tilkinin benimle karşılaşmadan önceki hali gibisiniz. Dünyadaki binlerce tilkiden yalnızca biriydi o. Ama ben onunla dost oldum ve şimdi artık o özel bir tilki.”
Elveda” dedi.
“Elveda” dedi tilki de. “Ve işte sırrım: Bu çok basit. İnsan gerçekleri sadece kalbiyle görebilir. En temel şeyi gözler göremez.”
“Temel olan şeyi gözler göremez” diye tekrarladı küçük prens. Öğrendiğinden emin olmak istiyordu.
“Senin gülünün diğerlerinden daha önemli olmasını sağlayan şey, ona ayırdığın vakittir” dedi küçük prens.
“İnsanlar bu en önemli gerçeği unuttular. Ama sen unutmamalısın. Evcilleştirdiğin şeye karşı her zaman sorumlusun. Gülüne karşı sorumlusun.
“Gülüme karşı sorumluyum” diye tekrarladı küçük prens, öğrendiğinden emin olmak için. Sonra yoluna devam etti.
.................................
Çöl çok güzel” dedi küçük prens, “çünkü bir yerlerinde bir kuyu gizliyor.”
Bense çölün o gizemli ışıltısının farkına varmış, şaşırmıştım. Küçük bir çocukken çok eski bir evde otururduk. Burada bir hazinenin gizli olduğunu anlatmışlardı belki de. Ama bu hikaye evimizi büyülü bir ev yapmıştı.
Benim evim, ruhunun derinliklerinde bir sır saklıyordu...
..........................................
“Senin yaşadığın yerdeki insanlar,” dedi küçük prens, “bir bahçenin içinde binlerce gül yetiştiriyorlar ve yine de aradıklarını bulamıyorlar.”
“Doğru, bulamıyorlar” dedim.
“Ve aslında aradıkları şeyi tek bir gülde, ya da bir avuç suda bulabilirlerdi.”
“Evet, haklısın” dedim.
“Ama gözler göremez. İnsanın kalbiyle bakması gerekir.”
............
“Bu gece... biliyorsun... gelme...”
“Seni bırakmayacağım.”
“Dışarıdan acı çekiyormuşum gibi görünecek. Ölüyormuş gibi görüneceğim. Bunu görmeye gelme. Hiçbir işe yaramaz bu...”
..
Ah! Buradasın...” dedi. Ama sesi hala telaşlıydı.
“Gelmemeliydin. Üzüleceksin. Öldüğümü sanacaksın, ama gerçekte ölmüş olmayacağım.”
Sustum.
“Anlaman gerekiyor. Orası çok uzak. Bedenimi oraya götüremem. Bunun için fazla ağır.”
Hiçbir şey demedim...
“Boşalmış bir deniz kabuğu gibi kalacağım...Bunda üzülecek bir şey yok...”
Cevap vermedim...

3 yorum:

nghnca dedi ki...

Senin gülünün diğerlerinden daha önemli olmasını sağlayan şey, ona ayırdığın vakittir” dedi küçük prens.
“İnsanlar bu en önemli gerçeği unuttular. Ama sen unutmamalısın. Evcilleştirdiğin şeye karşı her zaman sorumlusun. Gülüne karşı sorumlusun.
“Gülüme karşı sorumluyum” diye tekrarladı küçük prens, öğrendiğinden emin olmak için. Sonra yoluna devam etti............

pınar dedi ki...

“Ve işte sırrım: Bu çok basit. İnsan gerçekleri sadece kalbiyle görebilir. En temel şeyi gözler göremez.”
“Temel olan şeyi gözler göremez” diye tekrarladı küçük prens. Öğrendiğinden emin olmak istiyordu.

songül dedi ki...

doğrusu kitabı yeniden okuyasım geldi dosttan dinleyince yeniden iştahlanıyor insan:)