Rasûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurur:
“Hepiniz bir sürünün çobanı gibisiniz. Çoban sürüsünü koruduğu gibi, siz de evlerinizde ve emirleriniz altında olanları ateş azabından koruyunuz. Onlara Müslümanlığı öğretiniz, öğretmez iseniz mes’ul olursunuz.”
“Çocuklarına Kur’ân-ı Kerîm öğretenlere ve onları Kur’ân-ı Kerîm hocasına gönderenlere, öğretilen Kur’ân’ın her harfi için on kere Kabe-i Muazzama'yı ziyâret sevabı verilir ve kıyâmet günü, başına devlet tacı giydirilir.”
Bir insanın evladı ibâdet edince, kazandığı sevaplar kadar, babasına da verilir. Bir kimse, çocuğuna fısk, günah öğretirse, bu çocuk ne kadar günah işlerse, babasına da o kadar günah yazılır.
Bir babanın evladını cehennem ateşinden koruması, dünya ateşinden daha mühimdir. Cehennem ateşinden korumak ise evlatlarımıza, îmanı yani Allah Teâlânın ve Rasûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- sevgisini telkin etmekle, farzları, haramları öğretmekle, ibâdetin zevkini aşılamak ve ibâdete alıştırmakla ve dinsiz ahlâksız arkadaşlardan korumakla olur.
Namaza lâzım gelen önemi vermek lâzım. Ancak ihlâs, istikâmet üzere yapılan kulluktan semere alınır.
Namaz, dinin direği mesâbesinde olması bakımından her hususta çok ihtimam gösterilmelidir.
Yemeklerin, helâl olması, besmele ile başlayıp büyük bir uyanıklık içinde, Rabbımızın, nîmetlerini, in’amını, ihsânını düşünerek, yenilmesi îcap eder. Gafletle yenilen yemeğin tesiri, namaza dahî tesir eder. Sonradan ne kadar gayret edilse de huzur temin edilemez.
Abdest alırken, acele etmeyip, bir sükûnet içinde, âdap üzere, fazla su sarfetmeyerek, Rabbımızın huzuru ilâhisinde olduğumuzu teemmül ederek tamamlamak lâzımdır.
Saat; ne büyük ne kıymetli bir şeydir. Onun sayesinde, Cenâb-ı Hakk’ın izni ile vakitlerimizi değerlendirip, hayatımızı, mesâimizi, nizama koyuyoruz. Allah teâlâ ve tekaddes hazretleri her şeyi nizamında, ölçüsünde yaratmıştır. Kâinatta canlı, cansız kürelerden zerrelere kadar, bütün mahlûkâtı tefekkür ettiğimizde, her şeyin muntazam bir şekilde yaşadığını ve seyrettiğini müşâhede ederiz. Bu saltanat-ı ilahiye karşısında eşref-i mahlûkât olan insanoğlu, dağınık, saatsız nizamsız olmayıp, her işini vaktinde, saatinde icrâ etmelidir.
Bazı Müslüman kardeşlerimizin, her seferlerinde camiye koşarak yetiştiklerini görmekteyiz. Böylece yorgun argın heyecanlı bir şekilde kılınan namazda, aranılan istikrar ve huzur hâli temin edilemez. Namaz mahalline ağır ağır, vakarlı ve mütevâzıyâne bir şekilde gelerek hiç değilse beş-on dakika evvel bulunup, ezanı kemâl-i edeb ve tâzim üzere dinlemek lâzımdır, ki içimizdeki dünya havâtırı yok olsun, ki gönlümüzü lâyıkıyla Allah Teâlâya bağlayabilelim. Müezzinin okuduğu ezânı alçak sesle tekrar etmekte büyük fazîlet vardır. Ehlullah bu hususa da çok ehemmiyet vermişlerdir.
Büyük bir ihlâs ve alçak gönüllülükle, iç ve dış âdaplarına riâyet edilen namaz, bizi her türlü kötülüklerden muhafaza ettiği gibi, hem Allah Teâlânın rızâsına, hem de mânevî ve ahlâkî tekâmüle vesile olur. Namaz kılanın îmanı kavîleşir, aynı zamanda kılana, sıhhat, gönül zenginliği verir ve görüş isabetliliği yani ferâset sahibi eder.
Buyurulmuştur ki:
“Mü’minin ferâsetinden sakınınız.”
Hâlbuki dünya muhabbeti ile dolu bir hâlde ve tâzimsiz yapılan ibâdetler böyle değildir.
Ebû’l-Mevâhib Şâzelî -kuddise sirruh- buyurur:
– Dünya sevgisi ile yapılan ibâdet, kalbi uğraştırır... Duyguları da yorar...
Durumu anlatıldığı gibi olan bir ibâdet, zâhirde ne kadar çok olursa olsun, mânâda azdır.
Allah’ın kelâmı Kur’ân’a ve Rasûlullah’ın sünnetine uymadıkça senin için kurtuluş yolu yoktur.
Sâdık Dânâ_ Altınoluk Sohbetleri-2, s. 131-133
6 yorum:
Allah razı olsun bilgiler için.
Bu yazıyı ilk okuduğumda da böyle olmuştum,bak hala anlatamıyorum:)Allah nasip etsin...
Allah razı olsun. namaza koşarak yetişmeyi iyi bir şey sanırdım meğer değilmiş. burada anlatılan çok daha sakin ve edepli bir hal.
okumak,yazmak hüner değil aslolan yaşamak...
aslında ne güzel ne sakin bir yaşam biçimi islami hayat...
nagehan sana katılıyorum,yazının hissettirdikleri tarifi imkansız...
sana dua edeceğim
hemde seni unutmayacağım ama sendebeni unutma ırmak
canım,güzel ırmağım nasıl mutlu oldum bilemezsin.Rabbim de seni sevindirsin ve hep çok sevsin inşaallah,birbirimizi hiç unutturmasın...
Yorum Gönder