kime benziyorum acaba?
beyazidi bestami hazretlerinin hayatını okurken,hz.Ebubekir'e benzediğini öğrendim.şemailini okurken sami efendi geldi aklıma,O'nun resmi canlandı gözümde,demek O'da hz.Ebubekir'e benziyormuş,hz.Ebubekir(ra)da Resullullah(sav)''e.benzemek,sevmek...kime benziyorum diye bakınca şöyle kendime..bulamıyorum..ne yediklerim benziyor,ne giydiklerim,ne de halim o benzemek istediklerime.günler,aylar nasıl geçiyor anlamıyorum,hiçliğe ulaşmaya çabalarken koca koca kayalar çıkıyor önüme.muharremin naifliğinden sonra,saferin şiddetli hali,bugün ilk çarşambası safer ayının. bolca dua etmek,sığınmak lazım,gözyaşı lazım...
Gözyaşı, salihler için paha biçilmez manevi bir hazinedir.
Gözyaşı, kalbin hassasiyetine rakikliğine delildir.
Gözyaşı, salihin tekâmülüne bir işarettir.
Gözyaşı, Hak yolcusunun yegâne sığınağıdır.
Gözyaşı, nedamet manasını taşır ve Allah’a bir nevi tevbedir.
Gözyaşı, Hakk’ın merhametini tahrik ve merhametini celbeder.
Gözyaşı, yokluğa erenlerin saadet sermayesidir.
Gözyaşı, asinin kurtuluş ipidir, hülasa gözyaşı,
vuslata erenlerin yegâne dayanağıdır.
Mahmut Sami Ramazanoğlu
“Hiçbir ayna, tekrar demir olmadı. Hiçbir ekmek dönüp de yeniden buğday olmadı. Hiçbir üzüm tekrar koruk hâline dönmedi.
Piş ve olgunlaş, yani iyice yan ki, bozulmaktan kurtul!”
Piş ve olgunlaş, yani iyice yan ki, bozulmaktan kurtul!”
28 Aralık 2011 Çarşamba
6 Aralık 2011 Salı
Tesbih iyidir...
''Tesbih iyidir.' demiştim bir kehribar tesbih elime geçtiğinde. Gerçekten güzelmiş, iyiymiş. Okul bahçesinde, yollarda, otobüslerde, bir yerlerde otururken dilimi harekete geçiriyor bu tesbih. Beni zikre zorluyor. Sübhanellah diyorum. Eksiklikten münezzeh olan Allah'ı anıyorum. Elhamdülillah diyerek O'na şükrediyorum. Bütün varlığımla Allahu ekber demeye çabalıyorum.Absürd planlar, kurgular yapmaktan alıkoyuyor beni. Ruhum saçma sapan boş hayallere daha az dalıyor. Elim bu tesbihe her gittiğinde, bana bu tesbihi hediye eden zat sebebiyle Nakşi silsilenin ulularını hatırlıyorum.İçimde bir yanış... Bilincimi diri tutuyor bu tesbih. Beni artistlik yapmaktan alıkoyuyor. Günahlarım ve savruluşlarım canımı yakıyor.Diyelim ki otobüsteyim ve ayaktayım. Kitap okumak çok zor. Çünkü otobüs sıkış tıkış, trafikte araçlar zar zor ilerliyor. Elim cebime dalıyor, oradan o kehribarı kavrayıp çıkarıyor. Dilim dönmeye başlıyor ağzımda: La ilahe illallah, La ilahe illallah, La ilahe illallah... Bir süre sonra kopuyorum o ortamdan. O sıkıntı ve zorluğun etkisi gittikçe azalıyor. İnsanlar flulaşıyor. Dışarısı güzelleşiyor. Akıp giden ağaçların güzelliğiyle bütünleşiyorum. Yağmur ve rüzgarı duyumsamaya başlıyorum. Bir güneş doğuyor içime.
Zeytin çekirdeği... 99'luk.Esma’ül-Hüsna_99.Herbiri bir ismi simgeliyor.tesbihi çektikçe her bir esmanın tecelligahı oluyor mürid. Allah'ın ahlakıyla ahlaklanmış oluyor. Kemal mertebesine doğru üruc ettikçe zeytin çekirdeğinin izleri kayboluyor. Yani o tesbihi çektikçe esma ile bütünleşiyorsun. Kimbilir kaç yılda. Yaşamak böyle bir şey. Böyle yaşamak ne güzel: Allah'la...Parmaklarınız her bir taneye değdikçe; bir halkanın, bir dairenin verimli dönüşüne katılmış olacaksınız. Çizgisel ilerleme safsatasının insanı tanrılaştıran, Tanrı'yı kovan-etkisiz hale getiren itikadi inhirafından kurtulacaksınız. 'La ilahe illallah' dedikçe yaşadığınızın farkına varacaksınız. Evreni, varlıkları ayakta tutan bu sözdür. Bu söz söylenmezse her şey bir yokluğa mahkum edilmiş demektir. Bu sözün kabullenilmeyişi, yokluğu kıyamettir. Bu sözün bilinçle, kalble tekrarlanışı kıyamdır.
tesbihte inanılmaz lezzetler var. Derin anlamlar var; niyetin sahih olursa. Bir tesbihiniz olsun sizin de. Fazla modern olmazsınız böylece. Modernizme bir küçük meydan okuma olabilir.Hele bir de Allah dedirtiyorsa, esteğfirullah dedirtiyorsa... Allah'a yaklaştıran, yozlaşmaktan uzaklaştıran bir araç.
Allah u ekber ve lillahil-hamd....''(Mustafa Nezihi_Dünya bizim)
Zeytin çekirdeği... 99'luk.Esma’ül-Hüsna_99.Herbiri bir ismi simgeliyor.tesbihi çektikçe her bir esmanın tecelligahı oluyor mürid. Allah'ın ahlakıyla ahlaklanmış oluyor. Kemal mertebesine doğru üruc ettikçe zeytin çekirdeğinin izleri kayboluyor. Yani o tesbihi çektikçe esma ile bütünleşiyorsun. Kimbilir kaç yılda. Yaşamak böyle bir şey. Böyle yaşamak ne güzel: Allah'la...Parmaklarınız her bir taneye değdikçe; bir halkanın, bir dairenin verimli dönüşüne katılmış olacaksınız. Çizgisel ilerleme safsatasının insanı tanrılaştıran, Tanrı'yı kovan-etkisiz hale getiren itikadi inhirafından kurtulacaksınız. 'La ilahe illallah' dedikçe yaşadığınızın farkına varacaksınız. Evreni, varlıkları ayakta tutan bu sözdür. Bu söz söylenmezse her şey bir yokluğa mahkum edilmiş demektir. Bu sözün kabullenilmeyişi, yokluğu kıyamettir. Bu sözün bilinçle, kalble tekrarlanışı kıyamdır.
tesbihte inanılmaz lezzetler var. Derin anlamlar var; niyetin sahih olursa. Bir tesbihiniz olsun sizin de. Fazla modern olmazsınız böylece. Modernizme bir küçük meydan okuma olabilir.Hele bir de Allah dedirtiyorsa, esteğfirullah dedirtiyorsa... Allah'a yaklaştıran, yozlaşmaktan uzaklaştıran bir araç.
Allah u ekber ve lillahil-hamd....''(Mustafa Nezihi_Dünya bizim)
Etiketler:
alıntı
2 Aralık 2011 Cuma
muhteşem süleyman...
perşembe günü okulda Talha Uğurluel'in muhteşem süleyman isimli semineri vardı.güzeldi hamdolsun,öğrencilerde farklı bir ufuk,muhabbet oldu sanki.ne çok ihtiyaç var böyle hakkıyla anlatılmasına tarihimizin,eğer bir yerlerde görürseniz bu seminirin ilanını katılmanızı tavsiye ederim.tarihiyle yüzleşmekten ne çok korkan bir milletiz malesef,kilit altında herşey.nedeni niçini tartışılır,polemik oluşturmak istemem burda,ama koca bir geçmişi ya yok sayıyoruz,ya karalıyoruz.seminerin genel konusu muhteşem yüzyıl adlı dandik(özür dilerim ama bişeyler eklemeliydim ismin yanına aslında daha fazlasını hakediyorlar)diziye tarihi gerçeklerle cevap vermekti.semineri izlerken geçmişe gittim yeniden içimden çıkmayan bir utancım var benimde Hürrem sultan'a karşı,yıllar önce kiraze diye bir kitap okumuştum,ardından istanbul'a gittiğimizde süleymaniyede sultan süleyman'ın mezarını ziyaret edip,hürrem sultanın türbesine sırtımı dönmüştüm,bir fatiha okumadan hatta ona okumam gibi bişeylerde söylemiştim herhalde,dehşete düşmüştü eşim.Allah'tan Osman Hocamız eşime Osmanlı kitabını hediye etmiştide,farklı bir bakışla yeniden tanışıp özür üstüne özür dilemiştim sultan vahdettinden,hürrem sultandan...işin acı tarafıda doğru dürüst şikayet almıyormuş dizi,farazi bir adla,dizidekiler hayal ürünüdür,kurgudur falan dense bir nebze diyeceğim ama öyle de demiyorlar herhalde...kurduğu vakıflarla değilde,yüzükleriyle,kıyafetleriyle anıyoruz hürrem sultanı...mevzu derin çok şey söylemek istiyorum ama,kelimeler bile kısır hınçlı bir öfke hissediyorum...kanımız donmuş sanki,kapısında st.sophia yazan mübarek ayasofyaya nasıl alışmışsak,haremden gecelik kız beğenen!!!!,öyle gösterilen kanuniye de,hayat felsefesi takıp takıştırmak,saray entirikaları çevirmek olan hürrem sultanada öyle alıştık.oysa almanlarca bile en büyük kanun koyucular arasında sayılır Kanuni,bir mektubuyla çarları dize getirir,ömrünü sefer meydanlarında geçirir,vakfiyeleri hala devam eder hürrem sultanın ama biz vakfiyelerini değilde yüzüklerini meşhur ettik...dizinin reklamına,afişine bile gözüm ilişince korkuyorum yarın Kanuni benden hesap sorarmı yapamadığım hiçbişey yüzünden....dedim ya çok şey var söylenecek....
''Ne Osmanlı padişahının annesi, padişah sefere çıkınca sarayda entrikalar çevirir ne de padişahların özel hayatının günümüzde bile ağzımıza alamayacağımız şekilde aksettirilir. Kanuni’nin odasında bulunan Hırka-i Şerif gibi diğer dini objeler oradayken nasıl böyle bir çarpıklığa insan inanabilir. Bunlar, Avrupa’nın tarihini anlatıyorlar, tarihi yanlış anlayanlar mutlaka olacaktır ama dikkat edilmesi gerekiyor.osmanlıya oryantalist bakış açısıyla bakılıyor nedense. Osmanlı Kadınefendilerini konu alan tarihi roman furyası ile dizilerle birlikte tarihin nasıl bu kadar acımasızca karalanabileceğini ve masum insanlara nasıl bu kadar kolay iftira atılabileceğini görmüş bulunmaktayım.Dünyayı yöneten bir sarayın mensuplarına ithaf edilen akıl almaz hafifliklerde aslında gerçeklerle bağdaşmıyor,nedense senaristler bunların farkında değil.gayri ahlaki tavırlar içinde gösterdikleri Osmanlı Kadınları, en büyük hayır kurumları ve camileri inşa ettirmiş, para ve makam düşkünü karalamalarına karşı Onlar, dev külliyelerle toplumun hayatına hayat olmuş, cahil ve evinden çıkamaz iftiralarına karşı da en büyük okulları inşa ederek cevap vermişlerdi. O dönemdeki bir çok devlet başkanı tarafından bile saygı gören büyük bir padişahı ve ailesini, sarayda çeşitli entrikaların içinde yer almış gibi yansıtmak tarihe yapılan bir saygısızlıktır.'' talha uğurluel
''Ne Osmanlı padişahının annesi, padişah sefere çıkınca sarayda entrikalar çevirir ne de padişahların özel hayatının günümüzde bile ağzımıza alamayacağımız şekilde aksettirilir. Kanuni’nin odasında bulunan Hırka-i Şerif gibi diğer dini objeler oradayken nasıl böyle bir çarpıklığa insan inanabilir. Bunlar, Avrupa’nın tarihini anlatıyorlar, tarihi yanlış anlayanlar mutlaka olacaktır ama dikkat edilmesi gerekiyor.osmanlıya oryantalist bakış açısıyla bakılıyor nedense. Osmanlı Kadınefendilerini konu alan tarihi roman furyası ile dizilerle birlikte tarihin nasıl bu kadar acımasızca karalanabileceğini ve masum insanlara nasıl bu kadar kolay iftira atılabileceğini görmüş bulunmaktayım.Dünyayı yöneten bir sarayın mensuplarına ithaf edilen akıl almaz hafifliklerde aslında gerçeklerle bağdaşmıyor,nedense senaristler bunların farkında değil.gayri ahlaki tavırlar içinde gösterdikleri Osmanlı Kadınları, en büyük hayır kurumları ve camileri inşa ettirmiş, para ve makam düşkünü karalamalarına karşı Onlar, dev külliyelerle toplumun hayatına hayat olmuş, cahil ve evinden çıkamaz iftiralarına karşı da en büyük okulları inşa ederek cevap vermişlerdi. O dönemdeki bir çok devlet başkanı tarafından bile saygı gören büyük bir padişahı ve ailesini, sarayda çeşitli entrikaların içinde yer almış gibi yansıtmak tarihe yapılan bir saygısızlıktır.'' talha uğurluel
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)