"Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu bir gece
Mescid-i Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren
Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir."
(İsra :1)
mübarek miraç kandilimiz mübarek olsun....
Rabbim gecelerimizi,gündüzlerimizi feyizli gecirmeyi nasip etsin..
Allahümme vahhid ümmetemuhammedin, Allahümme ecciğ ümmetemuhammedin,
Allahümme ferric ümmetemuhammedin, Allahümme ferrih ümmetemuhammedin,
Allahümme yessir ümmetemuhammedin,
Allahümme la tuassir ümmetemuhammedin,
Allahümme nevvir ümmetemuhammedin,
Allahümme beyyız ümmetemuhammedin,
Allahümme mestur uyube ümmetemuhammedin,
Allahümme'şfi merdaa ümmetemuhammedin,
Allahümme ağlii ümmetemuhammedin,Allahümme şerrif ümmetemuhammede,
Allahümme aizze ümmetemuhammedin, Allahümme ahlis ümmetemuhammedin,
Allahümme hallis ümmetemuhammedin, Allahümme vag ümmetemuhammedin,
Allahümme nag ümmetemuhammedin,
Allahüm’maktu duyüne ümmetemuhammede,
Allahüm'mağfir ümmetemuhammedin, Allahüm'mağfu ümmetemuhammedin,
Allahümme kerrim ümmetemuhammedin, Allahümme ekrim ümmetemuhammedin,
Allhümme'nsur ümmetemuhammedin, Allahüm'mahfaz ümmetemuhammedin,
Allahüm'merham ümmetemuhammedin. Amin.
Manası;
Allah’ım ümmetimuhammedi birle; Allahım ümmetimuhammedi bütünle,
Allahım ümmetimuhammede çıkış,kurtuluş ver;
Allahım ümmetimuhammedi ferahlat,kurtuluş ver;
Allahım ümmetemuhammede kolaylaştır;
Allahım ümmetimuhammede zorlaştırma;
Allahım ümmeti aydınlat,nurlandır; Allahım ümmeti ağart,temizle;
Allahım ümmetin ayıplarını ört,gizle; Allahım ümmetin hastalarına şifa ver;
Allahım ümmeti ali kıl,yücelt; Allahım ümmeti şerefli kıl,şerefini yükselt;
Allahım ümmeti izzetli kıl; Allahım ümmeti ihlaslı kıl;
Allahım ümmeti halis kıl,saflaştır;
Allahım ümmeti koru; Allahım ümmeti arıt,saflaştır;
Allahım ümmetin borçlarını sil;
Allahım ümmete mağfiret eyle; Allahım ümmeti affeyle;
Allahım ümmete kerem eyle;
Allahım ümmete ikram eyle; Allahım ümmete yardım eyle;
Allahım ümmeti muhafaza eyle;
Allahım ümmete merhamet eyle.
Amin.
“Hiçbir ayna, tekrar demir olmadı. Hiçbir ekmek dönüp de yeniden buğday olmadı. Hiçbir üzüm tekrar koruk hâline dönmedi.
Piş ve olgunlaş, yani iyice yan ki, bozulmaktan kurtul!”
Piş ve olgunlaş, yani iyice yan ki, bozulmaktan kurtul!”
28 Haziran 2011 Salı
19 Haziran 2011 Pazar
babalar günü...
babalar günü,benim için hiç bir önem teşkil etmeyen günlerden biriydi.
tüketim çılgınlığına destek vermek adına tasarlanmış,anneler günü,
sevgililer günü gibi anlamsız günlerden biriydi bu güne kadar.
bugünse hislerim biraz daha farklı.modern dünyanın gürültüsü,
debdebesi o kadar hissizleştirdi,sağırlaştırdı ki çoğumuzu
sahip olduklarımızın farkında bile değiliz.
eskiden yerli malı haftası kutlanırdı okullarda hala varmı bilmiyorum.
evimizde her zaman var olan,görmeye alıştığımız sıradanlaşan nimetlerin
aslında ne kadar kıymetli olduğunun farkına varırdık.
şimdi bu özel günlerde böyle oldu ,sağırlaşmış,körleşmiş ruhlara bir farkındalık oluşturuyor sanki.
yanlış anlaşılmasını da istemem,hala bu bir güne sıkıştırılmış günlerden,maddi hediyelerle gönül almaya çalışmalardan haz etmiyorum.
ama sağırlaşan,körleşen ruhlara bir farkındalık kattığı da kabul edilmesi gereken bir gerçek.
ben bile bugün sıkça babamı düşündüm.gözlerim yaşardı,içim sızladı.babamın varlığı alışkanlığa dönüşmüş içimde.baba nimetinin kıymetini bilmiyormuşum,dua bile etmiyorum artık yeterince babama.öyle ya en güzel hediye dua değilmidir.üstüne birde beğenmiyor,eleştiriyorum babamı.oysa,herkes doğduğu yatağı bilmeli,inkar etmemeli,güzelleştirmeli,anne-baba senin yargılama dua et demişti ablam.
annemin babamın nimet sayılan varlığı öyle kaybolmuş ki içimde,rızalarını kazanmak için çaba bile sarfetmiyorum.oysa biliyorum ki Rabbin rızasının hemen ardında ana-baba rızası.
babamı andım dedim ya bugün,bir dolu anı canlandı gözümde ama üzücü hatıralar silik kaldı hep.onlar aklıma geldiği anda hemen gülümseten başka bir anının kapısı açıldı şükür.sevmek böyle bişey galiba.
Rabbim ana-baba nimetinin farkına vardırsın,anne ve babama ve cümle Muhammed(sav) ümmetine,
bizlere hidayet nasip etsin,yolundan ayırmasın inşaallah...
hepimize peygamberlerin babası hz.İbrahim(as)gibi dua eden
bir gönül nasip etsin inşaallah...
kaybetmeden varlıklarının kıymetini bilelim inşaallah.
ve bolca dua edelim onlara,kendimize.
maddi hediyeler kalıcı değil anlık sevinçler katar insanın yaşamına.
dua ise ebedi,sonsuz bir hediye.
hele bir de evladın yanık gönülle,sevgiyle babasına dua etmesi,
babanın da içtenlikle evladından razı olup duasına muhabbetle
karşılık vermesi dünyada ki cennet tadlarından biridir herhalde.
özel günlere karşılığım devam ediyor hala..
Rabbim hepimize uyanık ve farkında bir gönül nasip etsin inşaallah...
Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim
karaçalılar gibi yerdenbitme bir çocuk
çarpı bacaklarıyla- ha düştü, ha düşecek...
nasıl koşarsa ardından bir devin,
o çapkın babamı ben öyle sevdim.
bilmezdi ki oturduğumuz semti,
geldi mi de gidici hep, hepp acele işi!..
çağın en güzel gözlü maarif müfettişi,
atlastan bakardım nereye gitti,
öyle öyle ezber ettim gurbeti.
sevinçten uçardım hasta oldum mu,
40'ı geçerse ateş, çağ'rırlar istanbul'a.
bir helallaşmak ister elbet, diğ'mi, oğluyla!
tifoyken başardım bu aşk oy'nunu,
ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu.
en son teştifine çıkana değin
koştururken ardından o uçmaktaki devin.
daha başka tür aşklar; geniş sevdalar için
açıldı nefesim, fikrim, canevim.
hayatta ben en çok babamı sevdim.
Can Yücel
tüketim çılgınlığına destek vermek adına tasarlanmış,anneler günü,
sevgililer günü gibi anlamsız günlerden biriydi bu güne kadar.
bugünse hislerim biraz daha farklı.modern dünyanın gürültüsü,
debdebesi o kadar hissizleştirdi,sağırlaştırdı ki çoğumuzu
sahip olduklarımızın farkında bile değiliz.
eskiden yerli malı haftası kutlanırdı okullarda hala varmı bilmiyorum.
evimizde her zaman var olan,görmeye alıştığımız sıradanlaşan nimetlerin
aslında ne kadar kıymetli olduğunun farkına varırdık.
şimdi bu özel günlerde böyle oldu ,sağırlaşmış,körleşmiş ruhlara bir farkındalık oluşturuyor sanki.
yanlış anlaşılmasını da istemem,hala bu bir güne sıkıştırılmış günlerden,maddi hediyelerle gönül almaya çalışmalardan haz etmiyorum.
ama sağırlaşan,körleşen ruhlara bir farkındalık kattığı da kabul edilmesi gereken bir gerçek.
ben bile bugün sıkça babamı düşündüm.gözlerim yaşardı,içim sızladı.babamın varlığı alışkanlığa dönüşmüş içimde.baba nimetinin kıymetini bilmiyormuşum,dua bile etmiyorum artık yeterince babama.öyle ya en güzel hediye dua değilmidir.üstüne birde beğenmiyor,eleştiriyorum babamı.oysa,herkes doğduğu yatağı bilmeli,inkar etmemeli,güzelleştirmeli,anne-baba senin yargılama dua et demişti ablam.
annemin babamın nimet sayılan varlığı öyle kaybolmuş ki içimde,rızalarını kazanmak için çaba bile sarfetmiyorum.oysa biliyorum ki Rabbin rızasının hemen ardında ana-baba rızası.
babamı andım dedim ya bugün,bir dolu anı canlandı gözümde ama üzücü hatıralar silik kaldı hep.onlar aklıma geldiği anda hemen gülümseten başka bir anının kapısı açıldı şükür.sevmek böyle bişey galiba.
Rabbim ana-baba nimetinin farkına vardırsın,anne ve babama ve cümle Muhammed(sav) ümmetine,
bizlere hidayet nasip etsin,yolundan ayırmasın inşaallah...
hepimize peygamberlerin babası hz.İbrahim(as)gibi dua eden
bir gönül nasip etsin inşaallah...
kaybetmeden varlıklarının kıymetini bilelim inşaallah.
ve bolca dua edelim onlara,kendimize.
maddi hediyeler kalıcı değil anlık sevinçler katar insanın yaşamına.
dua ise ebedi,sonsuz bir hediye.
hele bir de evladın yanık gönülle,sevgiyle babasına dua etmesi,
babanın da içtenlikle evladından razı olup duasına muhabbetle
karşılık vermesi dünyada ki cennet tadlarından biridir herhalde.
özel günlere karşılığım devam ediyor hala..
Rabbim hepimize uyanık ve farkında bir gönül nasip etsin inşaallah...
Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim
karaçalılar gibi yerdenbitme bir çocuk
çarpı bacaklarıyla- ha düştü, ha düşecek...
nasıl koşarsa ardından bir devin,
o çapkın babamı ben öyle sevdim.
bilmezdi ki oturduğumuz semti,
geldi mi de gidici hep, hepp acele işi!..
çağın en güzel gözlü maarif müfettişi,
atlastan bakardım nereye gitti,
öyle öyle ezber ettim gurbeti.
sevinçten uçardım hasta oldum mu,
40'ı geçerse ateş, çağ'rırlar istanbul'a.
bir helallaşmak ister elbet, diğ'mi, oğluyla!
tifoyken başardım bu aşk oy'nunu,
ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu.
en son teştifine çıkana değin
koştururken ardından o uçmaktaki devin.
daha başka tür aşklar; geniş sevdalar için
açıldı nefesim, fikrim, canevim.
hayatta ben en çok babamı sevdim.
Can Yücel
15 Haziran 2011 Çarşamba
Hayatımız İçin Ölçüler
Rasûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurur:
“Hepiniz bir sürünün çobanı gibisiniz. Çoban sürüsünü koruduğu gibi, siz de evlerinizde ve emirleriniz altında olanları ateş azabından koruyunuz. Onlara Müslümanlığı öğretiniz, öğretmez iseniz mes’ul olursunuz.”
“Çocuklarına Kur’ân-ı Kerîm öğretenlere ve onları Kur’ân-ı Kerîm hocasına gönderenlere, öğretilen Kur’ân’ın her harfi için on kere Kabe-i Muazzama'yı ziyâret sevabı verilir ve kıyâmet günü, başına devlet tacı giydirilir.”
Bir insanın evladı ibâdet edince, kazandığı sevaplar kadar, babasına da verilir. Bir kimse, çocuğuna fısk, günah öğretirse, bu çocuk ne kadar günah işlerse, babasına da o kadar günah yazılır.
Bir babanın evladını cehennem ateşinden koruması, dünya ateşinden daha mühimdir. Cehennem ateşinden korumak ise evlatlarımıza, îmanı yani Allah Teâlânın ve Rasûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- sevgisini telkin etmekle, farzları, haramları öğretmekle, ibâdetin zevkini aşılamak ve ibâdete alıştırmakla ve dinsiz ahlâksız arkadaşlardan korumakla olur.
Namaza lâzım gelen önemi vermek lâzım. Ancak ihlâs, istikâmet üzere yapılan kulluktan semere alınır.
Namaz, dinin direği mesâbesinde olması bakımından her hususta çok ihtimam gösterilmelidir.
Yemeklerin, helâl olması, besmele ile başlayıp büyük bir uyanıklık içinde, Rabbımızın, nîmetlerini, in’amını, ihsânını düşünerek, yenilmesi îcap eder. Gafletle yenilen yemeğin tesiri, namaza dahî tesir eder. Sonradan ne kadar gayret edilse de huzur temin edilemez.
Abdest alırken, acele etmeyip, bir sükûnet içinde, âdap üzere, fazla su sarfetmeyerek, Rabbımızın huzuru ilâhisinde olduğumuzu teemmül ederek tamamlamak lâzımdır.
Saat; ne büyük ne kıymetli bir şeydir. Onun sayesinde, Cenâb-ı Hakk’ın izni ile vakitlerimizi değerlendirip, hayatımızı, mesâimizi, nizama koyuyoruz. Allah teâlâ ve tekaddes hazretleri her şeyi nizamında, ölçüsünde yaratmıştır. Kâinatta canlı, cansız kürelerden zerrelere kadar, bütün mahlûkâtı tefekkür ettiğimizde, her şeyin muntazam bir şekilde yaşadığını ve seyrettiğini müşâhede ederiz. Bu saltanat-ı ilahiye karşısında eşref-i mahlûkât olan insanoğlu, dağınık, saatsız nizamsız olmayıp, her işini vaktinde, saatinde icrâ etmelidir.
Bazı Müslüman kardeşlerimizin, her seferlerinde camiye koşarak yetiştiklerini görmekteyiz. Böylece yorgun argın heyecanlı bir şekilde kılınan namazda, aranılan istikrar ve huzur hâli temin edilemez. Namaz mahalline ağır ağır, vakarlı ve mütevâzıyâne bir şekilde gelerek hiç değilse beş-on dakika evvel bulunup, ezanı kemâl-i edeb ve tâzim üzere dinlemek lâzımdır, ki içimizdeki dünya havâtırı yok olsun, ki gönlümüzü lâyıkıyla Allah Teâlâya bağlayabilelim. Müezzinin okuduğu ezânı alçak sesle tekrar etmekte büyük fazîlet vardır. Ehlullah bu hususa da çok ehemmiyet vermişlerdir.
Büyük bir ihlâs ve alçak gönüllülükle, iç ve dış âdaplarına riâyet edilen namaz, bizi her türlü kötülüklerden muhafaza ettiği gibi, hem Allah Teâlânın rızâsına, hem de mânevî ve ahlâkî tekâmüle vesile olur. Namaz kılanın îmanı kavîleşir, aynı zamanda kılana, sıhhat, gönül zenginliği verir ve görüş isabetliliği yani ferâset sahibi eder.
Buyurulmuştur ki:
“Mü’minin ferâsetinden sakınınız.”
Hâlbuki dünya muhabbeti ile dolu bir hâlde ve tâzimsiz yapılan ibâdetler böyle değildir.
Ebû’l-Mevâhib Şâzelî -kuddise sirruh- buyurur:
– Dünya sevgisi ile yapılan ibâdet, kalbi uğraştırır... Duyguları da yorar...
Durumu anlatıldığı gibi olan bir ibâdet, zâhirde ne kadar çok olursa olsun, mânâda azdır.
Allah’ın kelâmı Kur’ân’a ve Rasûlullah’ın sünnetine uymadıkça senin için kurtuluş yolu yoktur.
Sâdık Dânâ_ Altınoluk Sohbetleri-2, s. 131-133
“Hepiniz bir sürünün çobanı gibisiniz. Çoban sürüsünü koruduğu gibi, siz de evlerinizde ve emirleriniz altında olanları ateş azabından koruyunuz. Onlara Müslümanlığı öğretiniz, öğretmez iseniz mes’ul olursunuz.”
“Çocuklarına Kur’ân-ı Kerîm öğretenlere ve onları Kur’ân-ı Kerîm hocasına gönderenlere, öğretilen Kur’ân’ın her harfi için on kere Kabe-i Muazzama'yı ziyâret sevabı verilir ve kıyâmet günü, başına devlet tacı giydirilir.”
Bir insanın evladı ibâdet edince, kazandığı sevaplar kadar, babasına da verilir. Bir kimse, çocuğuna fısk, günah öğretirse, bu çocuk ne kadar günah işlerse, babasına da o kadar günah yazılır.
Bir babanın evladını cehennem ateşinden koruması, dünya ateşinden daha mühimdir. Cehennem ateşinden korumak ise evlatlarımıza, îmanı yani Allah Teâlânın ve Rasûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- sevgisini telkin etmekle, farzları, haramları öğretmekle, ibâdetin zevkini aşılamak ve ibâdete alıştırmakla ve dinsiz ahlâksız arkadaşlardan korumakla olur.
Namaza lâzım gelen önemi vermek lâzım. Ancak ihlâs, istikâmet üzere yapılan kulluktan semere alınır.
Namaz, dinin direği mesâbesinde olması bakımından her hususta çok ihtimam gösterilmelidir.
Yemeklerin, helâl olması, besmele ile başlayıp büyük bir uyanıklık içinde, Rabbımızın, nîmetlerini, in’amını, ihsânını düşünerek, yenilmesi îcap eder. Gafletle yenilen yemeğin tesiri, namaza dahî tesir eder. Sonradan ne kadar gayret edilse de huzur temin edilemez.
Abdest alırken, acele etmeyip, bir sükûnet içinde, âdap üzere, fazla su sarfetmeyerek, Rabbımızın huzuru ilâhisinde olduğumuzu teemmül ederek tamamlamak lâzımdır.
Saat; ne büyük ne kıymetli bir şeydir. Onun sayesinde, Cenâb-ı Hakk’ın izni ile vakitlerimizi değerlendirip, hayatımızı, mesâimizi, nizama koyuyoruz. Allah teâlâ ve tekaddes hazretleri her şeyi nizamında, ölçüsünde yaratmıştır. Kâinatta canlı, cansız kürelerden zerrelere kadar, bütün mahlûkâtı tefekkür ettiğimizde, her şeyin muntazam bir şekilde yaşadığını ve seyrettiğini müşâhede ederiz. Bu saltanat-ı ilahiye karşısında eşref-i mahlûkât olan insanoğlu, dağınık, saatsız nizamsız olmayıp, her işini vaktinde, saatinde icrâ etmelidir.
Bazı Müslüman kardeşlerimizin, her seferlerinde camiye koşarak yetiştiklerini görmekteyiz. Böylece yorgun argın heyecanlı bir şekilde kılınan namazda, aranılan istikrar ve huzur hâli temin edilemez. Namaz mahalline ağır ağır, vakarlı ve mütevâzıyâne bir şekilde gelerek hiç değilse beş-on dakika evvel bulunup, ezanı kemâl-i edeb ve tâzim üzere dinlemek lâzımdır, ki içimizdeki dünya havâtırı yok olsun, ki gönlümüzü lâyıkıyla Allah Teâlâya bağlayabilelim. Müezzinin okuduğu ezânı alçak sesle tekrar etmekte büyük fazîlet vardır. Ehlullah bu hususa da çok ehemmiyet vermişlerdir.
Büyük bir ihlâs ve alçak gönüllülükle, iç ve dış âdaplarına riâyet edilen namaz, bizi her türlü kötülüklerden muhafaza ettiği gibi, hem Allah Teâlânın rızâsına, hem de mânevî ve ahlâkî tekâmüle vesile olur. Namaz kılanın îmanı kavîleşir, aynı zamanda kılana, sıhhat, gönül zenginliği verir ve görüş isabetliliği yani ferâset sahibi eder.
Buyurulmuştur ki:
“Mü’minin ferâsetinden sakınınız.”
Hâlbuki dünya muhabbeti ile dolu bir hâlde ve tâzimsiz yapılan ibâdetler böyle değildir.
Ebû’l-Mevâhib Şâzelî -kuddise sirruh- buyurur:
– Dünya sevgisi ile yapılan ibâdet, kalbi uğraştırır... Duyguları da yorar...
Durumu anlatıldığı gibi olan bir ibâdet, zâhirde ne kadar çok olursa olsun, mânâda azdır.
Allah’ın kelâmı Kur’ân’a ve Rasûlullah’ın sünnetine uymadıkça senin için kurtuluş yolu yoktur.
Sâdık Dânâ_ Altınoluk Sohbetleri-2, s. 131-133
2 Haziran 2011 Perşembe
selam olsun mübarek aylara...
"Ey Rabbim! Bize Receb'i ve Şa'ban'ı mübarek kıl ve bizi Ramazan'a ulaşdır"
RABBİM MÜBAREK REGAİP GECESİNİ VE BU MÜBAREK AYLARI İHYA EDEBİLMEYİ CÜMLEMİZE NASİP ETSİN İNŞAALLAH.......
RABBİM MÜBAREK REGAİP GECESİNİ VE BU MÜBAREK AYLARI İHYA EDEBİLMEYİ CÜMLEMİZE NASİP ETSİN İNŞAALLAH.......
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)